CHP İzmir Milletvekili Bayır Gerçekizmir'e konuştu... 'İnce' yorum: Örneği yok!

GERÇEKİZMİR - İYİ Parti’nin 24 Haziran’daki seçime girebilmesi adına CHP’den istifa edip İYİ Parti’ye geçen, daha sonra yeniden CHP’ye dönen 15 vekil arasında yer alan Tacettin Bayır, Gerçekizmir’de Kafe Siyaset programında Sercan Avcı’nın konuğu oldu.

Bayır, 15 vekil olayı, 24 Haziran, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, alan çalışmaları ve aday listelerine yönelik önemli açıklamalarda bulundu.

Bayır’ın programdaki konuşmalarından satır başları şöyle:

OYUNU BOZDUK!
Bu ülkede demokrasinin önünü açmak her zaman CHP'ye düşüyor. Sayın Erdoğan'ın bile meclise girmesinin önünü açan Cumhuriyet Halk Partisi'dir. AK Parti ve MHP ittifak olarak seçime birlikte girme projesi geliştirdi. Akıllarına sanırım karşı taraftakilerin böyle bir hamle yapacağı gelmedi. Nasıl olsa İYİ Parti'nin seçime girmesini engelleyeceğiz diye düşündüler. CHP ve diğer partiler tek başlarına kalır biz de işi bitiririz diye düşündüler. Biz bu operasyonu yaptıktan sonra YSK'nın kararı artık boşta kalmış oldu. Oysa biz bunu pazar günü yapmamış olsaydık YSK'nın oy çoğunluğuyla karar vermesiyle İYİ Parti seçime girememiş olacaktı. Dolayısıyla İYİ Parti seçime giremeyince İYİ Parti'ye gidecek oyların bir kısmı AK Parti'ye gidecekti ve halktan seçim sandığını kaçırmış olacaklardı. Biz bu oyunu bozmuş olduk.

KIRMIZI PLAKA İÇİN DEĞİL DEMOKRASİ İÇİN GİTTİK
Eğer biz demokrasi kahramanı değil demokrasi katiliysek sormak lazım sayın Süleyman Soylu bir partiyi kapatıp AK Parti'ye geçti kırmızı plakayı kaptı. Sayın Numan Kurtulmuş bir partiden geçti kırmızı plakayı kaptı. Rahmetli Alparslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş gitti kırmızı plakayı kaptı. Biz kırmızı plaka için gitmedik oraya biz demokrasi için gittik. Tam tersine bizim içimizde Nurhayat hanım kırmızı plakayı bırakıp gitti oraya. Biz kiralık ya da satılık değiliz, karıştırmasınlar. Biz ülkede demokrasinin önünü açmak adına bunu yaptık. Bunu yaparken de tek bir hedefimiz vardı. Seçme ve seçilme hakkını kazanmış olan bir siyasi partinin tuzağa düşmemesi adına demokrasiye zırh olduk. Bazı gazetelerin çarpıtmasına gereken cevabı verdim. Burada da söyleyim. Daha Tacettin Bayır'ı satın alacak para ne Türkiye'deki matbaalarda ne de yurt dışındaki matbaalarda basılmadı. Tacettin Bayır'ı tanıyan tanır, doğma büyüme İzmirliyim. 40 yıldır ticaret yapan ve 36 yıldır aktif siyaset yapan biriyim.

GENEL BAŞKANIMIZIN YAPTIĞININ ÖRNEĞİ YOK
Genel Başkanımız işleyişi mükemmel götürüyor. 'Lider olamadı' eleştirilerini haksızlık olarak görüyorum. Ben 36 yıldır bu partideyim ve 8 tane genel başkanla çalıştım. Diğer çalıştığım 7 genel başkanla, Kılıçdaroğlu ile siyaset yapmak arasında dağlar kadar fark var. İktidar devletin bütün güçlerini kendi çıkarları için kullanıyor. Durum böyle olunca muhalefet partisinin genel başkanının da yapacağı çok fazla şey kalmıyor konuşmanın dışında. Bizim söylemlerimiz yayınlanmıyor, makaslanıyor. Dolayısıyla toplum hipnotize edilmiş, sanki başarısız bir muhalefet, başarısız bir muhalefet lideri havası yaratılıyor. Oysa benim okuduğum ve bildiğim kadarıyla hiçbir muhalefet partisi kendisine genel başkanlıkta rakip olan birinin elinden tutup 'benim Cumhurbaşkanı adayım budur' diyebilsin. Böyle bir örnek yok. Siyasette her zaman rakibinin ayağına çelme takanları gördük biz. Ama bugün CHP'nin siyaset yapma tarzında rakibinin elini havaya kaldıracak kadar ciddi bir lidere sahibiz. 

MASADA GÜL VE ŞENER HİÇ OLMADI
Sayın Kılıçdaroğlu bu kararı bir tek kendisi vermedi. Sayın Kılıçdaroğlu milletvekilleriyle kapalı toplantı yaparak bizlerin görüşlerini aldı. İl başkanlarını topladı, parti meclisini topladı ve görüşlerini aldı. Hiç öyle söylendiği gibi Abdüllatif Şener ve Abdullah Gül isimleri CHP'nin masasında tartışılmadı. Medya böyle bir tartışma olsun istedi, yeni bir Ekmeleddin hatası yapabilirler diye düşündü. Bizim masamızda Yılmaz Büyükerşen, İlhan Kesici ve Muharrem İnce isimleri vardı. Dördüncü isim hiç olmadı tartışmada. Sayın genel başkanımız çok demokratik bir şekilde hepimizin görüşlerini alarak karar verdi. Bunun dışında bir kamuoyu yoklaması yapıldı. Ve bu kamuoyu yoklaması sonucunda Muharrem İnce en yüksek oyu alan insan olarak ortaya çıktı. Sayın Muharrem İnce şu günlerde sahada. Kendisine mükemmel bir ilgi var. Kendisi Tayyip bey gibi bir üslup kullanmıyor. O bize pislik diyor, İnce ise 'sen bize pislik dedin ama ben sana bir tek şey söyleyeceğim. İnsanın içindeki neyse ağzından dökülen de oldur' diyor. İnsanlara kötü örnek olacak şekilde yaklaşmıyor, tam tersine iyi örnek olmaya çalışıyor. Ve yurttaşlarımız son bir haftadır siyasetin nasıl olması gerektiğini görüyor.

ÖZGÜCÜMÜZLE YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ
Onlar devletin gücünü kullansalar da biz her şeye rağmen kendi özgücümüzle yolumuza devam edeceğiz. İftar çadırlarını ziyaret edeceğiz. Mitinglerimize Ramazan'da da devam edeceğiz. OHAL'i bahane ederek bir takım engeller çıkarıyorlar karşımıza. Afiş asamazsın OHAL var, mitinge giderken emniyet durduruyor gidemezsiniz diyor. Her türlü baskıyı uyguluyorlar ama bu baskılar inanıyorum ki ters tepecektir. Bu yarış adaletli olmalıdır. Benim bildiğim seçime 60 gün kala hiç kimse devlet imkanını kullanamaz ve kullanmamalıdır. Siz makam arabalarıyla, makam korumalarıyla o miting alanlarına gidemezsiniz, devletin imkanlarını bu şekilde kullanamazsınız. Eşit yarışmak zorundasınız. Kendi seçilmiş belediye başkanını görevden alan anlayış, kendi başbakanını görevden alan anlayış bize demokrasi dersi vermeye çalışıyor. 

ÖN SEÇİM İSTERDİK AMA 2 NEDENLE YAPILMADI
Ben her zaman ön seçimi savunmuş bir insanım. 2012'de ön seçimi tüzüğe yazdıran 3 büyük ilin il başkanıydım ve iyi ki 2012'de onu yazdırmışız ki 2015'te ön seçim oldu ve bu ön seçimden çıkıp parlamentoya gittik. 35 sene milletvekili olmak için çapa yapmış bir kişi bir tek nedenle bu kadar geç aday oldu. Şimdi genç kardeşlerimize şunu söylüyorum. Sizler için iyi bir örnek değilim. Eğer Tacettin Bayır'ın bir şeyini örnek alacaksınız şunu örnek alın. Parti içi demokrasinin askıya alındığı dönemlerde takım elbisesini giyip, kravatını takıp, traşını olup gidip genel merkez koridorlarında yalakalık yapmadığım, hazır ola geçmediğim için geç oldu. Eğer öyle yapsaydım birilerinin karşısında 20 yıl önce de milletvekili olabilirdim. Ama benim için önemli olan kendi önseçiminle gidip sesini daha gür çıkarmaktı. Aksi takdirde kontenjanla göreve gelen milletvekili arkadaşlarımın kapalı grup toplantılarında Genel Başkan'a ne kadar ses yükseltebildiğini, doğruları ne kadar masaya koyup koyamadığını. Ben o yüzden çok rahatım. Ekonomik özgürlüğünü yakalamış, siyaseten kendini geliştirmiş, partinin eksiklerini yanlışlarını özgürce söyleyebilen bir insanım. Önseçim yapamayışımızın iki nedeni oldu. Birincisi baskın seçim, ikincisi ittifakla seçime girme olasılığımızın olmasıydı. Şimdi ön seçim yapılsa bundan büyük ihtimalle bundan 3 yıl önce yapılan önseçim sonuçlarına yakın sonuçlar çıkar bana göre. Ben kendimden eminim, birinci sıradaki Musa Çam da sırasını korurdu eminim. Çünkü sahada, alanda görüyoruz. Biz 7/24 itfaiye eri gibi koşturan insanlarız. Biz bu işe baş koyduk. Önseçim olsun isterdik ama bu nedenlerle yapılamadı. 

OTOKONTROL MEKANİZMASININ OLMASINDA FAYDA VAR
İlçe başkanları 5'er isim yazıp il başkanına kapalı zarfla teslim etti ve il başkanı da zarfları genel merkeze götürdü.. Sayın il başkanımız zarfları açmadan genel merkeze götüreceğim demiş. Ben ondan önce de bu yöntemi çok sağlıklı bulmadığımı ve ilçe başkanlarının iki zarf yapmasını söylemiştim. Zarfın birini il başkanına, birini örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcısına teslim etsinler şeklinde bir beyanım olmuştu. Bunun bir otokontrol mekanizması olsun demiştim. İzmir'de böyle olur diye söylemiyorum, ama İstanbul'u, Ankara'yı düşündüğün ve geçmişte yaşanan ayak oyunlarına şahit olmuş biri olarak bu işin hakkaniyetli olanının otokontrol mekanizmasının olmasında fayda var demiştim. Bu verilen listelerin değerlendirmede sadece %25 dikkate alınacağını, %75 yine genel merkezin kendi yaptırdığı kamuoyu yoklamaları, 3 yıl önce yapılan önseçim sonuçlarının olacağını düşünüyorum. Biz 3 dönem milletvekilliği yaptık ama bu toplamda 1 dönem gibiydi. 4. dönemde de ben de aday olmayım. Biz eskiden çok eleştirdik insanları 3 dönem aday oldular diye. Normalde 3 dönem 15 yılken biz 3 dönemi 5 yılda yaşadık ama biz gençlerin önünü açalım diyorum bu benim için son olsun. Gençleri bu kadrolara alıştıralım. O arkadaşları kalfa olarak yetiştirelim bir sonraki dönem biz ustalar olarak emekli olalım o kalfaları meclise taşıyalım diye düşünüyorum. 

TERAZİ TEK TARAFLI GİBİ GÖZÜKSE DE….
Deniz bizim kardeşimiz, il başkanımız. Onun yapacağı plan ve programa uyacağız. Bu süreçte eski deneyimli bir il başkanı olan Alaattin Yüksel'i de çağırmışlar. Daha önce benim de il sekreterliğimi yapan Yekta Varnalı arkadaşımızı da getirmişler. Biraz terazi tek taraflı gibi gözükse de mutlaka bizden katkı alacaklardır. Bizim için burası Ahmet'in Mehmet'in partisi değil, burası Cumhuriyet Halk Partisi, halkın partisi. Kimsenin tapulu malı falan da değil. Çalışmalar kervan yolda düzülür misali düzeltilir toparlanır. Adaylık listeleri de belli olduktan sonra daha da netleşir. 1 ay kala hızlı bir tempoyla çalışılır. 

DEMİRTAŞ SORUMA HALA NET AÇIKLAMA YAPMADI
Ekrem Bey'in (Demirtaş) son gece Ticaret Odası'ndan çekilmesine bir anlam verememiştim ve rica etmiştim nedenini açıklamasını istemiştim. O zaman benim söylediğimi ciddiye alıp açıklama yapsaydı bu adaylık süreci farklı gelişebilirdi. Çünkü bazı gerçekler var. Siz o gün itibariyle birileri tarafından tehdit edildiyseniz ve bunu açıklamıyorsanız daha sonra dokunulmazlık için karşı partiye gidip ben aday olacağım derseniz insanlar bunu sizin önünüze koyar. Ekrem Demirtaş'ın aday adaylığını duyduğumuzda ister istemez sayın Özgür Özel'in referandumda gazetelere verdiğiniz ilanları biliyoruz gibi bir çıkışı oldu. Hala kendisi net bir açıklama yapmıyor. Oysa dürüst, mert insanlar bir defa ölürler. Söylersin geçersin. Bunları, bunları yaşadım dersin. Ama diğer türlü her gün ölüm korkusuyla yaşamanın bir anlamı yok. Net olmak lazım, taraf olmak lazım, taraf olmazsanız böyle bertaraf olursunuz...