Bilinmeyen yönleriyle Tunç Soyer: Kendimi İzmir'e benzetiyorum!

22 Mart 2019 Cuma   08:20

GERÇEKİZMİR - Millet İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Cumhuriyet Halk Partili (CHP) Tunç Soyer, Gazeteci Sercan Avcı’ya konuştu.

İzmir’e yönelik projelerini 3 farklı tarihte 3 farklı yerde ‘cemre’ buluşmalarıyla açıklayan Millet İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Soyer bu kez bilinmeyen yönlerini anlattı. 

Soyer aşktan sanata, hobi ve fobilerinden siyasete genel bakışına kadar bir çok konuda bakış açısını ortaya koyarken çarpıcı mesajlar da verdi. 



İZMİR’İN KALBİ KEMERALTI

Sloganınızda “Aşk ile İzmir” diyorsunuz... Aşk nedir? Aşkın tanımını yapar mısınız?

Tutkuyla bağlı olmak.

Aşk demişken İzmir’in kalbi neresi sizce?

Kemeraltı... İzmir’in kalbi orası. İzmir’in çekim merkezi, bu kentin yüreği bence Kemeraltı. Bütün ticaret orada dönüyor. Sosyal yaşam aslında orada kendini buluyor. Tüm İzmir’in temsil olunduğu bir yer.  

Aşkı konuşuyorken sorayım. Neptün Soyer ile nasıl tanıştınız? Nasıl bir aşk hikayesi...

İlk görüşte aşk hikayesi. Tanışmamız tiyatro ile başladı. Asistan bir arkadaşım vardı, Atilla. Rumuz Goncagül adlı oyunun yönetmenliğini yapıyordu. İzmir’e geldiğinde arkadaşım Atilla’yı görmek istedim. Gittim oyuna çalışıyorlardı. Sahneye baktım. Neptün Hanım’ı gördüm. İlk anda çarpıldım.

Neptün Soyer de sizi en çok ne etkiledi?

İlk anda gözleri etkiledi. Gözlerine vuruldum.

TÜRKİYE İLE İLGİLİ SÖZÜ OLAN BİRİ OLMAK İSTİYORDUM 

Çocuk belediyesini kurdunuz Seferihisar’da... Büyükşehir adayı olarak da çocuklara yönelik önemli proje vaatleriniz var. Peki  siz çocukken ne olmak istiyordunuz?

Küçük ve genç yaşlarımda Türkiye ile ilgili sözü olan biri olmak istiyordum Bunu günlüğüme de yazmıştım. O zamanlar günlük tutuyordum. Kafamda hesap yapmıştım. 40 yaşına kadar aile kuracağım, para kazanacağım. Ondan sonra sadece Türkiye ile ilgili söylemek istediklerimi söyleyeceğim diyordum.

İki kız babasısınız... Çocuklarınıza en büyük öğüdünüz ne oluyor?

Vicdanlarını korumalarını söylüyorum... Bu memlekete, vatana ait sorumluluklarını öğütlüyorum. Kendilerini iyi yetiştirmelerini, dünya vatandaşı olmalarını söylüyorum. Çok şanslıyım ki, bunun farkındalar. Anlıyorlar ve gereğini yapıyorlar.

Babanız çok konuşuldu bu süreçte... Küçükken gençken baba-oğul ilişkiniz nasıldı?

Babam sert mizaçlıydı.  Bana ve kardeşime çok düşkündü. Yaşımız ilerledikçe konuşup, dertleşmeye başladık. Siyasi tartışmalar da yapardık. Baba-oğul yanında dost gibi ilişkimiz de vardı. Yaşımız ilerledikçe baba oğul ilişkimiz dostluğa dönüştü.

KENDİMİ İZMİR’E BENZETİYORUM

İzmir ve Tunç Soyer... Nasıl benzerlikler var?

Ben başarılı belediye başkanlarının yaşadıkları kente benzediklerini düşüyorum. Bir insan kentine ne kadar benziyorsa aslında o kenti bir o kadar iyi yönetebiliyor. Belediye başkanlarıyla tanıştıkça dikkat ediyorum buna... Kentle özdeşleşmiş oluyorlar. Ben de kendimi İzmir’e benzetiyorum. İzmir’in dışa açıklığı... Rahatlığı, birlikteliği, farklılıkları zenginlik olarak görüşü. Kendimde de bulduğum şeyler.  O nedenle iyi bir başkanlık yapacağım düşünüyorum.

Dışarıdan duruşunuz sessiz, sakin, mütevazi, güler yüzlü... Hiç kızdığınız olmuyor mu? Ne zaman kızarsınız?

Haksızlığa, hırsızlığa, yalana kızarım. Ahlaksızlığa kızarım. Çok rahatsız olurum. ‘Şunu yapamamışın, neden bir türlü yapamadın’ diye birine kızmam.

Belediyecilik aslında mutfak gibi... Güzel iyi şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Siz evde mutfağa giriyor musunuz? Mutfakta nasılsınız. Yemek yapar mısınız?

Mutfakta olmayı seviyorum pek vakit bulamasam da! Yemek yaparım. Benim pilavımın Neptün’ün pilavından iyi olduğuna iddiaya girerim. (Gülüyor)

En sevdiğiniz yemek?

Köfteyi, mantıyı çok severim.

MÜZİK TERAPİ GİBİ

Hobileriniz neler?

Bisiklete binmeyi seviyorum. Müziği seviyorum. Müzik terapi gibi. Müzik yoksa kuru bir zaman dilimi yaşadığımı düşünüyorum. Kitap okumayı seviyorum. Roman ve bilgilendirici kitaplar. Toplumların dinamiklerini, tarihini, geleceklerini anlamaya çalışmayı seviyorum. Antropoloji ilgi alanımdır. Sporu çok seviyorum. Yürüyüş, koşu...

Fobiniz var mı?

Ciddi bir fobim yok. Araba kullanmayı pek sevmiyorum. Bu da fobi değil.

Kullanmayı sevmediğiniz kelime?

Nefret ifade eden, nefret içeren hiçbir sözcüğü sevmiyorum.

Ana sloganlarınızdan biri “Çok renk çok ses çok nefes”... Peki en sevdiğiniz ‘renk’?

Rengarenk lafını severim. Renklerin uyumunu anlatır. Tek bir renk söyleyemem. Renkliliği seviyorum. Çok renkliliği ve renklerin uyumunu severim.

Ne ‘ses’i seversiniz?

Kuş sesine bayılırım. Müziği severim.

Canınız sıkılsa nerede ‘nefes’ alırsınız... Kendinizi en huzurlu hissettiğiniz yer?

Doğa, ailemin yanı, arkadaşların sohbetleri...

Hobileriniz arasında saydınız kitap okumayı... Sizi en çok etkileyen kitap, siz de yeri farklı olan kitap ya da kitaplar...

Son dönemde Harari'nin Homo Sapiens diyebilirim. Farklı dönemler de farklı kitapların çok etkisi altında kalmışım. Gençlik yıllarımda Dostoyevski çok okudum ve çok etkilendim. Bir dönem Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanının çok etkisinde kaldım.

Ne tür müzik seversiniz? Kimleri dinlersiniz?

Batı Pop diyebileceğimiz müziği çok severek dinledim. Beatles’la başlayan , Supertramp, Pink Floyd... O kuşak efsanedir. Türk Halk Müziğini severim. Olağanüstü türkülerimiz vardır. Türk Sanat Müziği dinlerim. Sezen Aksu ve Tarkan’ı çok severim, dinlerim.

TV izler misiniz?

TV izlemem. Eskiler tefessüh etti derler. Yani yosunlaşmış... Bence TV öyle... Son dönemde yabancı önemli diziler var. Onları izledim. La Casa De Papel gibi...

Projeleriniz arasında film platosu yapmak var. Siz de özel yeri  olan bir film var mı?

Son dönemde Ahlat Ağacı’nı çok severek izledim. Çok etkilendim. Nuri Bilge Ceylan filmi... Freddie Mercury’nin hayatını anlatan Bohemian Rhapsody filminden etkilendim. Çok favori bir film türüm yok. Gerilim filmi de izlerim kurgu filmi de izlerim. Fransız Sineması’nın yeri ayrıdır bende.

Beğendiğiniz aktör/aktrisler?

Nicole Kidman bir dönem efsaneydi benim için.

Uğurlu sayınız var mı?

3 ve 13

HAYAT DİSİPLİNİ ÖNEMLİ

Uzun süredir nereye gitseniz yanınızda olan siyah bir sırt çantanız var. Siyasetçiler de çok görmediğim bir eşya sırt çantası. Ve hep yanınızda. Nedir bu çantanın sırrı?

İlk aldığım andan itibaren çok rahat ettiğimi gördüm. Çok gözü var. Sistematik ve düzenli bir adamım. Hayat disiplini önemli! Çevreme çocuklarıma da söylerim. Disiplin hayatı kolaylaştıran ve iyileştiren bir şey. Sabah ne giyeceğim mesela. Ben kafamda kurgularım. Kalktığımda ne giyeceğimi biliyorum. Bütün bunlar bana zaman kazandırıyor. Hayatı böyle yaşıyorum.

Zaman ne kadar önemli sizin için?

Zaman akıyor ve zamanı ne kadar değerli kılarım, geniş kullanırım diye kafa yorarım. Çok seneler önce uykuyu 6 saate indirdim.

Yaşamda en değerli gördüğünüz?

Doğa bence. Doğayı hissetmek. Doğa ile barışık ve uyum içinde olmak. Doğanın içinde olmak. Çok kıymetli.

İzmir’i aşk ile sevdiğinizi söylüyorsunuz. Cittaslow’daki (Sakin şehir) göreviniz , geçmişte EXPO sürecindeki görevlerinizi nedeniyle farklı ülkelere gittiniz. Peki İzmir dışında en sevdiğiniz, en beğendiğiniz kent.

Paris...

İzmir’e benzeyen kentler var mı dünyada?

Barselona... Selanik... Bakü... Ruh olarak İzmir Barselona’ya  benzer...

SİYASETİN HAYATI DÖNÜŞTÜRMEK GİBİ MİSYONU VAR

Siyaset ne ifade ediyor sizin için?

Ben siyasetin hayatı dönüştürmekle ilgili misyonu olduğunu düşünüyorum. Hayatı dönüştürmek dediğin şey, hayata yön vermek öncülük etmek gibi bir şey içeriyor kafamda. Siyasetin bugünkü seviyesini sığ buluyorum. Çemkiren, paçadan çekiştiren insanlar değiliz gündelik hayatımızda. Siyaset bunu yapıyor ve bizi içine çekmeye çalışıyor. Siyaset şuan da hayatımızı negatif değiştiriyor. O nedenle bugün yapılan siyasetin enstrümanlarının hiçbirini kullanmak istemiyorum.

BUGÜNKÜ HİKAYE YAPAY

Siyasetin dilini değiştirmeyi istediğinizi söylüyorsunuz. Mümkün mü bu?

Bugün burada konuşuyoruz. Ne kadar normal ve medeni şekilde. Akşam eve misafirlerimiz geliyor. Bir şeyler yapıyoruz, hazırlıyoruz, ağırlıyoruz. Neden arkamızda güçlü bir kültür var. Bugünkü hikaye yapaydır ve bu dokuya uygun değil. Aslında bu hayatın çok daha güzel ve güçlü damarları var. Bunları hatırladığımız vakit başka bir Türkiye’yi, başka bir İzmir’i başka bir siyaseti yaratabileceğimizi düşünüyorum.

Parti içi siyasete çok müdahil değilsiniz. Sizi elinizde kağıt kalem liste hazırlarken ya da kongre salonlarında konuşurken, bağırırken görmedik. Bu profiliniz Büyükşehir Belediye Başkanı olmanız halinde devam edecek mi?

Devam edecek.  Çünkü siyasetin ifade ettiğiniz gibi yapılmasına çok içerliyorum. Başından beri başka türlüsünü mümkün gördüğüm için bunun içine girmeyeceğim. Dışında duracağım.

Aziz Bey iyi bir tavla oyuncusuydu. Tavla da iddialıydı. Tavla oynar mısınız. İddialı mısınız?

Oynarım ama çok iddialı değilim. (Oynadık...  Sonuç biz de kalsın)

HAYATIM BOYUNCA KİMSEYLE YARIŞMADIM... KENDİMLE YARIŞIM OLDU

Yarışmacı bir isim misiniz?

Ben hep kendimle yarışırım. Hayatım boyunca hiç kimseyle yarışmadım. Ne ilkokulda, ne lisede, ne üniversitede ne de ticarette. Hep kendimle bir yarışım oldu.

3 kelimeyle İzmir...

Güzel, huzurlu ve dünya şehri.

31 Mart’ta Büyükşehir Belediye Başkanı seçilirseniz, İzmirliler nasıl bir başkan görecek?

Hem kendileri gibi hem de kendilerini biraz daha ileriye götürmeyi becerecek biri...



Sayfa Adresi: http://www.gercekizmir.com/haber/Bilinmeyen-yonleriyle-Tunc-Soyer-Kendimi-Izmir-e-benzetiyorum/61084