Prof. Dr. Ercan: Bu Sisam depremi! Eğer merkez İzmir olsaydı...

1 Kasım 2020 Pazar   00:31

Depremde evi /işyeri yıkılmayanların,  yakınlarını kaybetmemiş olanların öyküsü, cümleye başlayışları neredeyse birebir. “Hayatımda hiç bu kadar sallanmamıştım, hiç bu kadar korkmamıştım. Korkmak az kalır, şuurumu yitirecektim.”

Bunlardan biri de benim. Hayli sarsıcı olan 1974 İzmir depreminde, tüm mahalle sokağa dökülmüşken, annemin ‘hadi biz de çıkalım’ önerisine, ‘boşver uyuyalım, dışarıda kafamıza kiremit düşme ihtimali, evin çökmesi ihtimalinden fazla’ deyip uykuya devam etmiş biriyim oysa. Korksam da panik yapmam, olduğum yerde kalırım. Ve ilk işim haberlere bakıp, depremin yeri ve şiddetinin ne olduğunu öğrenmek olur.

Bu kez bütün davranış kalıplarımın dışına çıktım. Mutfakta birlikte yakalandığımız sarsıntıda kızımı en sağlam gördüğüm buzdolabının yanına aldım. Panikten, bin kere okuduğum ‘güvenli üçgen’ aklıma gelmedi, cenin pozisyonuna geçmek de. Aklımdan geçen, o bitmek bilmeyen sarsıntıda ‘buraya kadarmış, şimdi ev yıkılacak’ demek ve kızıma sarılmaktı.  Sarsıntı diner dinmez de oğlumu arayıp güvende olup olmadığını sormak ve dışarıya çıkmak.

Sonrası da hepimizin hikayesi gibi. Eşi dostu aramak, arayanlara cevap vermek, ulaşamadığım babamın evine koşturup gitmek. Çatlak olmadığı, hiçbir şey devrilmediği için eve dönmek. Her artçı sarsıntıda siniri bozulmak, yıkılan binaları, enkaz altında kalanları, açıklamaları izledikçe kendini daha da kötü, çaresiz hissetmek. Ölenler için yas, kurtarılanlar için sevinç gözyaşı dökmek. Bunlara sebebiyet verenlerin alayına öfkelenmek, isyan etmek…

Kesiyorum, zira şu an duymaya ihtiyacım olan bilimsel açıklamalar; tıpkı sizin gibi. Adresim de Jeofizik yüksek mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan. Kuzenim olduğu için değil, bilimden bir milim ayrılmayan karakterini, prensiplerini çocukluğumdan itibaren bildiğim için. Doğru bildiğini söylemekten asla kaçınmayan karakterine ve aldığı eğitimin/öğretimin (*) gücüne güvendiğim için.

Hem yaşadığım panikten, hem de onun deprem günlerinde Türkiye’nin en çok aranılan kişilerinden biri olduğunu bildiğimden, telefon hakkımı dün sabah kullandım. Az sonra Tele1’de yayına çıkacaktı, öğleden sonra da kitap imzası vardı.  Kısa bir hal hatır sormadan, dertleşmeden sonra vaktini almamak için söze ‘İzmir depremi’ diye başladım ki, hemen cümlemi kesti:

“Bu İzmir depremi değil, bu Sisam depremi. Eğer merkez Sisam açıkları değil de İzmir olsaydı, şu an 10 binlerde ölü sayısını konuşuyorduk.  Çok korktun biliyorum ama öp başına koy. Çünkü bu deprem 9 yıkım gücündeydi.” (Gölcük 11 yıkım gücündeydi.)

Sizi yormamak, bir an önce sadede gelmek için soruları yazmayacağım. İşte satır başlarıyla Prof. Övgün Ahmet Ercan’ın açıklamaları:

Prof. Ercan ile 2012'de Ege TV için yaptığım röportajı, bu kez telefonla gerçekleştirdik.

İZMİR DEPREM ALANI DEĞİL, ETKİLENME ALANI OLDU

M7 büyüklüğündeki deprem, M6.6’nın 4 katı büyüktür. AFAD M6.6, Kandilli M6.9 açıklıyor. Kandilli’nin yazılımı çok daha geniş.  İzmir’de hissettiğimiz Sisam Kuzey-Batı ucundaki  depreminin büyüklüğü 7, şiddeti 9. Merkez İzmir değil, Sisam’dı. İzmir deprem alanı değil, etkilenme alanı oldu. Deniz içinde oluşan kırık boyu yaklaşık 74 km’dir.  Depremin sarsma süresi 25 ile 27 saniye sürdü. Kırık göçüntü türü olduğundan etkisi büyük olmuştur, yaklaşık 0.6 metre yüksekliğinde süpürtü (tsunami) dalgası oluşturmuştur. İzmir’e 70 km  uzakta İzmir’de özellikle Bayraklı Manavkuyu’da yapılara dokundu, kimilerini göçertti. Neden köşede, iki yola bakan evler yıkıldı? Bitişik nizam evlerde dinamo etkisi ile köşe evin yıkılma tehlikesi daha büyüktür. Hanımlar, ev alırken genelde her yeri açık, yolun her yerini görüyor diye köşe ev seçmeyi tercih ederler özellikle. Ama iki sokağa bakan evler, bitişik nizamdaki evler kadar güvende değildir. Sadece senin değil, komşu evin yapı güvenliğinin de iyi olması gerekir.

ARTÇILAR OLACAK AMA BU BÜYÜKLÜKTE YA DA DAHA BÜYÜK DEPREM OLMAZ

İzmir, Bayraklı, Alaybey, Karşıyaka, Bostanlı, Mavişehir, Çiğli depremi 4 kat daha büyük duymuştur. Deprem odağındaki yamulma  2 metre 36 santimdir. Depremden çıkan enerji yaklaşık 40 atom bombası gücündedir. 15 ile 30 gün içinde olacak artçı depremler M5.9 ile M6 büyüklüğüne varabilir. Bu büyüklükte ya da daha büyük deprem olmaz. Depremin burada olacağını, ayrıca büyüklüğünü 12 gün önce Sözcü gazetesinde uyarmıştım. Son 2500 yıl içinde bu bölgede bu büyüklükteki depremlerin sayısı yaklaşık 17’dir.

HANGİ YILLARDA DEPREM OLACAĞI KONUSUNDA ÖNEMLİ KAYNAK, TARİHTEKİ DEPREMLER

Depremin de bir yasası var ve o yasa, ‘belli yerde belli büyüklükte bir deprem olmuşsa, gelecekte o yerde o büyüklükte deprem olacaktır’ diyor. Türkiye’nin tamamında bugüne kadar olan depremleri, yerli ve yabancı kaynaklardan tarayarak, 4 bin yıl kadar geriye gidip hangi ilde, hangi ilçede geçmişte kaç büyüklüğünde bir deprem olduğunu belirleyip haritalandırdım biliyorsun, senin daha önce yaptığın televizyon programında da konuşmuştuk. Ben bunu 2005 yılında bitirdim.  Bu haritanın anlattığı olay, kırmızıyla gözüken yerlerde yerin davranışı, depreme karşı davranışı ‘fevkalade kötü’ olarak gösteriliyor. Çünkü yapılar yerin üzerine oturuyor. Yani temelleriyle yere tutunuyor. Aslında deprem yapıya gelmiyor, yere geliyor. Yerden dalga geçiyor, o dalgayı yer yapıya ya yansıtıyor ya da yansıtmıyor. Eğer yansıtıyorsa yapıda yıkım fazla oluyor. Yansıtmıyorsa az oluyor.

HATAY YARIM KAT, ALSANCAK 4 KAT DAHA FAZLA HOPLAR

İzmir özelinde konuşacak olursak; deprem dalgasının Konak, Alsancak ya da Basmane’ye geldiği düşünün… Oradaki yer yapısı, deprem dalgalarını 2.5, 3 hatta 4 kat yükselterek üst yapıya verir. Ama aynı deprem dalgası Hatay’ın altından geçerken bu kez 1/2 kat yükselterek verir. Yani Hatay’ın olduğu yerdeki ev kısacık hoplarken,  Alsancak’ın olduğu yerdeki ev çok sert, 4 kat daha fazla hoplar aynı depremde. Dolayısıyla yapınızın nerede yer aldığı çok önemli… Türkiye üzerindeki depremlerde yıkımları incelediğiniz zaman aşağı yukarı her 5 evden bir tanesinin yerden gelen sorunlarla yıkıldığını görüyoruz. Bunun bir örneği de Van depremidir. Van’dan önce Gölcük depremidir, Afyon depremidir. Söz gelimi Afyon’da deprem oldu, Konya’da yapı yıkıldı. Oysa Konya çok güvenli bir yerdir. Deprem olmaz. Ama illa deprem olması gerekmiyor.  Afyon ile Konya’nın arası yaklaşık 300 kilometre. Ama Afyon sallandı, Konya’da ev yıkıldı. Neden? Çünkü oraya gelen dalgalar büyüyerek üst yapıya yansıdı. Benim hazırladığım haritada zaten kırmızı olarak görürsünüz Konya’yı… Oysa senin de söylediğin gibi, Türkiye’nin klasik deprem haritalarında Konya güvenli bir yer olarak gözükür. Benim çalışmamda, güvensiz gözükür. Deprem açısından güvenli ama yer açısından güvensiz. Yani yerin davranışı açısından güvensiz. Dolayısıyla bu bir mühendislik haritası… Biz buna ‘incelikli çalışmalar’ diyoruz. Buraya bakıldığında sanayiciler nereye yatırım yapılacağını veya nükleer santral ve baraj kurulacağını buradan biliyorlar. Burada net olarak gözüküyor ki Türkiye’nin en güvenli yerleri Karadeniz kıyıları…

4 BİN YILLIK HARİTAYA BAKTIĞIMIZ ZAMAN…

4 bin yıllık harita bize şunu  anlatıyor… Bir yerde belli büyüklükte bir deprem olmuşsa gelecekte o yerde en az o büyüklükte bir deprem olmalı! Bu depremin değişmez bir yasasıdır. Yani Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sı değişir ama bu değişmez! Buradan hareketle mesela İzmir’de kentsel dönüşüm yapılıyor.  ‘İzmir için deprem çekincesini ne alalım’ diye sormamız gerekiyor değil mi? Kimisi diyor ki ‘İzmir’de 5.5’luk bir deprem beklenir’, kimisi de ‘6, 6.5, 7.5’luk deprem bekleniyor’ diyor. Geçmişe bakmak gerekli, geçmişte İzmir’de deprem çekincesi ne olmuş? Şimdi bu 4 bin yıllık haritaya baktığımız zaman…

Mesela Çanakkale, Balıkesir, Bursa… Bunlar her ne kadar Ege’nin kuzeye doğru süreği gibi gözükse de hem Kuzey Anadolu kırığından etkilenirler, hem de Ege Bölgesi’ndeki göçüntü türü kırıklardan etkilenirler. Mesela Balıkesir bunların kesişme noktalarından bir tanesidir. Çanakkale ve Bursa da bunlardan biridir. Dolayısıyla bu üç il, iki deprem bölgesinin kesinti noktasında yer alır. Buradaki deprem çekincesi 7.5’tur. Bunun anlamı 7.5’luk bir deprem olursa, yaklaşık 9 ila 11 gücünde yıkacak demektir. 11 yıkım gücü nedir? Gölcük’ün yıkım gücüdür. Şimdi burada kentsel dönüşüme gidildiği zaman o bölgede beklenen en büyük deprem, bir değiştirgen olarak alınır. Eğer Balıkesir’de kentsel dönüşüm yapıyorsanız 7.5 olarak alacaksınız. İzmir’de de.  İzmir’de yıkım gücü 10’la 11’e denk geliyor. İzmir’de yüksek. Neden yüksek? Çünkü İzmir’in eski yerleşim alanları genellikle taşlaşmamış, güncel sulu çökenler üzerinde durur.

NE KADAR KÜÇÜKSE, DÖNÜŞÜM ARALIĞI O KADAR SIKTIR, İZMİR UZUN SÜRE KORKMAYACAK

Bunları daha somutlaştırsak, ilçe ilçe versek… İşte Bornova Ovası’ndan başlayarak onun denize birleştiği Bayraklı, Alsancak, Basmane, Konak daha sonra Urla, Karşıyaka, Tuzla, Çiğli, Menemen gibi… Buraları güncel çökenlerle doludur. Sulaktır, ıslaktır ve deprem büyütme değerleri yüksektir. Bu bölgelerde yapılacak yapılarda, ki zaten yapılıyor, yapılacak güçlendirmelerin 7.5’lik bir depremde yıkılmayacak şekilde yapılması gerekir. İzmir’de evlerin ancak yüzde 3’ü dayanır bu şiddete.

 7.3’ten daha büyük depremler İzmir’de yaklaşık 970 yılda bir oluyor. Öyle bir depremi yaklaşık bin yıldır görmüyoruz. Deprem oluşum zamanları da şu+şu diye sayılmaz. Deprem dönemseldir. Yaklaşık 7-7.3’lük bir depremi de 350 yılda bir görüyor İzmir normalde… Tabi deprem oluşumlarının doğrusal olarak döndüğü kavramı altında bunu söyleyebiliriz. Her zaman deprem davranışları doğrusal olmaz. Arada bir beklenmedik olayları da yaratabilirler.

Şimdi bir de İzmir’in yaklaşık 104 yıllık depremleri vardı. O depremler de 6.4 ile 6.7 arasında değişen depremlerdir. Dolayısıyla depremin büyüklüğüne göre dönüşüm sıklığı değişir. Ne kadar küçükse, dönüşüm aralığı o kadar sıktır. Bu anlamda söyleyebilirim ki, İzmir uzun bir süreyi depremden korkmadan geçirecek.

Çok büyük bir deprem sırasında en çok sarsılacak yerleri sayarsam… Yıkılacak yerler demiyorum en çok sarsılacak yerleri sayarsak Çiğli, Mavişehir, Bostanlı, Karşıyaka, Bayraklı, Mersinli, Halkapınar, Alsancak, Basmane, Konak, Tepecik, Üçkuyular, Balçova, Narlıdere ve İnciraltı… Şimdi yıkım gücünün 7 ve 8 olacağı yerler ise Menemen, Evka’lar, üst Bayraklı, üst Bornova, Pınarbaşı, Hatay, Buca, Şirinyer, üst Balçova, üst Narlıdere kesimleridir. Buralar, çok büyük bir depremi 7 ile 8 gücünde duyarlar.

İZMİR’DE OTURSAM YAMANLAR’I YA DA DİKMEN’İ SEÇERDİM YERLEŞMEK İÇİN

Yıkım gücünün 5 ile 7 olacağı yerler yani burada en çok bir çatlak olabilir. İşte bunlar Yamanlar Dağı, Dikmen Dağı, Karabağlar, Gaziemir, Cumaovası ve Menderes kesimleri… Mesela Buca aslında sağlam bir yerdir. Ama Buca hep depremlerden etkilenmiştir. Bunun nedeni, yönseme etkisidir. Yani kırığın tam izdüşümünde olması nedeniyle etkilenme olayları görülür. Buca’nın eski evleri az katlı evlerdi… Şimdi onlar yıkıldı çok katlı evler yapıldı. Tabii Türkiye’nin sorunu İzmir’de de yansıyor… Çarpık yapılaşma! Ben İzmir’de otursam, Yamanlar ya da Dikmen’i seçerdim mesela.

BAYRAKLI… HEM SIVILAŞMA, HEM BÜYÜTME, HEM REZONANS VAR

Bana aykırı gelen olaylardan bir tanesi Bayraklı’nın en kötü yerine, eski Smyrna’nın bulunduğu alana çok katlı yapıların yapılmış olması. O bölgede hem sıvılaşma, hem büyütme, hem de rezonans olayları var. Ayrıca, ben kent dediğim zaman insanların mutlu olduğu yaşanabilir bir ortamı anlarım. Ama inşaatçılar rant peşinde koşarlar. Derler ki: Bir tane boşluk olsun. Ben o alana yapıyı yapıyım. Dar alanda çıkmış olduğum temelin üstündeki katları satarak büyük para kazanıyım… Belediyelerin buna araç olmaması gerekiyor. Kent bir defa ortadan kalkmışsa, kalkmıştır. Ben İzmir’in belediye başkanı olsam o Smyrna’nın tüm etrafını Heide Park gibi yeşil alan haline getiririm. Ha belediye başkanları diyecek ki ‘Hocam sen benim oy potansiyelimi götürüyorsun.’ Hayır! Ben yaşanabilir bir İzmir istiyorum. Senin oy alıp almaman, seçilip seçilmemen beni hiç ilgilendirmiyor. Sana yer gösteriyorum.

EVLERİNİ DAĞ TEPELERİNE YAPMAK HİTİTLİLERDE DE VAR, OVAYA EV YAPILMAZ

Evlerini dağ tepelerine yap ama ovaya yapamazsın. Bu geçmişin kuralıdır. Bakın Hititler bizim atalarımızdır. Hititler nereye yapmışlardır? Su kenarlarına yerleşim ve tarım alanlarını yapmışlardır ve höyükleri kurmuşlardır. Höyük kelimesi de evler topluluğu anlamına gelir ve tepenin üzerine yerleşmişlerdir. Hititler ne zaman yaşadı? Bundan 3 bin 500 yıl önce yaşadı. Sen Cumhuriyet döneminin çocuğusun, Hititler’in kafası ve şehirleşme mantığı bile sende yok. Dünyadan ilk kez kare ve kentsel mimarinin yapıldığı yer şu an Söke’nin bulunduğu yer. Git ordan ders al! Türkiye üstünde oturduğu Anadolu uygarlıklarından bir nebze ders almış bir ülke mi acaba? Asla değil… Efendim Romalılara bakıyorsun. Burası aynı zamanda bir Roma ülkesi. Romalılar da tepelere kurmuş evleri, ovaları tarımsal amaçlı kullanmış. Romalılardan sonra Osmanlılar geliyor. Osmanlı zaten kendisi Roma’nın süreği olduğuna inanır. Osmanlılar da hep tepeleri kullanmış. Cumhuriyetten sonra ip koptu, Atatürk dönemi hariç…

KENTLERİ DÖNÜŞTÜRMEK, KENTLERİ YÜKSELTMEK DEMEK DEĞİLDİR

Yani kentleri dönüştürürken, kentleri yükselteceğiz anlamı çıkmamalı… Önemli olan insanın mutluluğu ve sağlığıdır. Yani biz her 5 karış yere ev yapamayız. Bu bir kent suçudur. İzmir, Bayraklı’da bu kent suçunu işliyor. Bu suçu ilk kez ne zaman işledi? Mersinli’de stadyumu yaparak işledi. O stadın oraya yapılmaması gerekiyor. Stadyumları nereye yapmıştık Efes’te? Nerededir stadyumu, tiyatrosu? Dağın yamacındadır. Efes, Selçuk’un ovasında Kuşadası’nda değildir. Be adam hiç bir şey bilmiyorsan, git de şu Romalılar, İyonyalılar ne yapmış? Onlara bak biraz öğren. Yani biz bu ülkede asalak olarak, mikrop olarak yaşıyoruz. Mikrobun Türkçesi bozmuktur. Yani bozuyorsun. Kültürünü bozuyorsun, doğayı bozuyorsun. Dolayısıyla kentsel dönüşüm olayı, bu düşünceyle yargılanmalı. ‘Aaa buradan kırık geçiyor, kırığa göre şöyle ev yapayım’… Olay bu değerdir. Yaşanmaz olan İzmir’i yaşanabilir bir İzmir biçimine çevirmek, mutlu ve uygar insanların kenti yapmak zorundayız. Kendimiz, çocuklarımız, geleceğimiz, Türk ulusu, Atatürk için, Mimar Sinan için…

DEPREMDE ZENGİNLER ÖLMEZ, YOKSULLAR ÖLÜR

FOX TV'de de söyledim , bir ülkede ekonomi ne kadar bozuksa deprem o kadar öldürücü olur. Deprem ve terör yoksulun sorunudur; bir ülkede yoksulluğu yenmedikçe depremlerin adı ölüm olur. İnsanlar istedikleri için kötü ev yapmıyorlar, yer inceleme çalışmalarına, mimari çalışmalara para ödemeleri gerekiyor. Bir ülkede deprem sorununu çözmek için o ülkenin ekonomisinin düzelmesi gerekiyor. Yoksulluk ne kadar fazlaysa deprem size o kadar yakındır. Depremde zenginler ölmez, fakirler ölür. Hiçbir ünlünün zenginin enkazdan çıkarıldığını duymadınız, duymacaksınız. Ana sorun, yoksulluktur.  Bunları söylediğim için, troller beni hakaret yağmuruna tuttu dünden beri. Ekonomi ile depremin ne alakası var diye ağır hakaretler ediyorlar. Haklarını savunuyorum, onu da anlamıyor!

*********

PROF. DR. ÖVGÜN AHMET ERCAN KİMDİR?

Övgün Ahmet Ercan, 15 Mart 1948'de Aydın Nazilli'de doğdu. Selanik kökenlidir. 1960'ta başladığı Nazilli Ortaokulu'nu 1963'te bitirdi. 1966'da Nazilli Lisesi'nden mezun oldu. Lise eğitimini tamamladıktan sonra üniversite eğitimi için İstanbul'a gitti. 1970'te İstanbul Üniversitesi Jeofizik-Jeoloji bölümünde lisans eğitimini tamamladı. 1970'te ABD'de Kaliforniya Standford Üniversitesi'nde başladığı yüksek lisans-master eğitimini, 1973'te tamamlayarak mezun oldu. 1975'te Colorado School of Mines'da doktora eğitimini tamamladı. 1980'de ise Massachusetts Institute of Technology'de post doktora uzmanlığını tamamladı. İki kez Amerika'da “Yılın En Başarılı Yabancı Öğrencisi Ödülü’nü aldı.

1975'ten itibaren İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği'nde, 2011'den beri Maltepe Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nde öğretim üyeliği yaptı.. 17 kitabı, 420 bilimsel yayını ve Türkiye sorunlarına yönelik 905 araştırma tasarımı vardır.

Türkiye'de ilk kez "Jeofizik Mühendisliğini", 1983'te kurduğu Yeraltı Aramacılık Araştırma Kuruluşu'nu kurarak özelleştirmiştir. 2000-2002'de TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Genel Başkanlığı'nı, 2002-2004'te Türkiye Jeofizik Kurumu Derneği Kurucu Genel Başkanlığı'nı, 2006-2007 arası İran Devleti'nin petrol danışmanlığını yapmıştır. 2010'da Ülkeler Deprem Ağı Türkiye Başkanlığı'na atanmıştır. 2011-2012 TMMOB başdanışmanlığı yapmıştır. Evli, iki çocuk babasıdır. (Vikipedi’den özetle)



Sayfa Adresi: http://www.gercekizmir.com/haber/Prof-Dr-Ercan-Bu-Sisam-depremi-Eger-merkez-Izmir-olsaydi-/87398