‘Kültürpark'a Dokunma Grubu’ soruyor: Bu acelenin nedeni ne?

6 Şubat 2021 Cumartesi   14:13

Bir şehirde doğup büyümüş ya da varlığınızın uzun süresini o şehirde geçirmişseniz eğer;  öyle ya da böyle o şehirden bir şeyi taşıyorsunuz üzerinizde hep.  Kıyafetlere sinen bir koku gibi. Bu kentte yaşayanlar için Kültürpark öyle mesela. İster Kültürpark deyin, ister çocukluk anılarınıza gidip Fuar demekte ısrar edin; ister hemen dibinde oturuyor, yolunuz her gün oradan geçiyor olsun, ister yılda bir kez uğradığınız…  Kent belleğinize nüfuz etmiş, merkezde yeşil kalabilmiş nadir bir alandan söz ediyoruz. Nadir olduğu için kıymetlimiz, nadir olduğu için nasıl saklayacağımızı bilemediğimiz…

Özgürleştiren ve hayal kurdurtan kaç yer kaldı geçmişten günümüze? ‘Geleceksizlik’ hissinden kurtulma imkânı sağlayan?

Salgın, deprem, sel felaketleri arasında ‘anlayanlar için’ değeri daha da katlanan Kültürpark için her ağacın, bir yaprağın, bir çiçeğin, bir böceğin bile üzerimizde hakkı yok mu? ‘Betona tapanlar’ dışında ya bizim?

*

Beş yıl önce Aziz Kocaoğlu’nun başkanlık döneminde gündemimize giren, ‘daha az bina, daha çok yeşil’ sloganıyla yola çıkan ama yolda kalan Kültürpark revizyonu, Tunç Soyer’in başkan seçildiği günden itibaren de gündemden düşmedi. Bazen düşük yoğunluklu, bazen kabaran, bazen sessiz ve derinden… Başkan Soyer’in benzetişiyle ‘antik Yunan Senatoları’ndaki gibi tartışmalar da yaşandı, ‘dil altında bir bakla var ama…’ dedirten açıklamalar da yapıldı.

Geldiğimiz nokta şu: Geçen ay İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’ne sunulan, iktidar ve muhalefetin birlikteliğiyle itirazsız ihtisas komisyonlarına gönderilen, komisyonda da oybirliğiyle kabul görüp 8 Şubat Pazartesi günü İzmir Büyükşehir Meclisi’nin onayına sunulacak olan plan, Meclisin onayını alırsa bu kez  İzmir Tabiat ve Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu'nun önüne gidecek;  onaylanması durumunda planlar askıya çıkacak.

Bu uzun, her iki başkanı kapsayan süreçte saf değiştirenler de oldu, hep durduğu yerde duranlar da…

Kocaoğlu döneminde Kültürpark’a itirazı ilk yükseltenlerden ‘Kültürpark’a Dokunma Grubu’nun sözcüsü sevgili Reşat Kutucular, yine aynı grupta ve itirazlarını hala yüksek sesle sürdürüyor.

O zaman neye itiraz ediyordu, şimdi neye? Halef /selef başkanların Kültürpark projelerindeki fark nerede?  Kocaoğlu döneminde hop oturan hop kalkan STK’lar, Oda’lar niye sessiz? Onayladıklarından mı, mahcubiyetten mi, yoksa adını koyamadığımız başkaca sebeplerden mi?

Bu uzun girizgahtan sonra, soralım bakalım…

GÖNÜL SOYOĞUL: Seninle Kültürpark ile ilgili son röportajı 4.5 yıl önce yapmıştık. Aradan 4,5 yıl geçti ve hala Kültürpark’ı konuşuyoruz. Şöyle bir fotoğraf koyalım okuyanların önüne… Aziz Kocaoğlu dönemindeki Kültürpark tartışması neydi, şu andaki Kültürpark tartışması ne? Arada ne fark var?

REŞAT KUTUCULAR:  Aziz Bey zamanındaki Kültürpark projesi daha çok holleri söküp onların yerine bir sergi alanı, kongre merkezi olarak adlandırılabilecek büyük bir bina yapılmasını öngörüyordu.  Tabii o dönem İzmir’de İstanbullulaşma çok hız kazanmıştı.  Gökdelenler sağda solda yükselmeye başlamıştı.  Belli inşaat şirketleri çok aktif haldeydi. Bir taraftan yürüyen Basmane Çukuru projesi vardı.  O rüzgarla birlikte Kültürpark da aradan çıkacak gibi görünüyordu.

- Herkes Kültürpark’ın, ‘o inşaat şirketinin arka bahçesi olacak’ düşüncesiyle feveran etmişti...

REŞAT KUTUCULAR:  Zaten Kültürpark ile ilgili birkaç sunum dinledim ben... Çoğunlukla Basmane Çukuru ile Kültürpark’ın birlikte planlanması fikri öne çıkıyor.  Hatta Karadeniz Teknik Üniversitesinden Şehir Plancısı Dr. Gökhan Erkan  “Çukuru planlamadan Kültürpark’ı, Kültürpark’ı planlamadan çukuru planlayamazsınız. Muhakkak biri diğerinin karşısına çıkar” diyor.

O yüzden orada bir hareketlilik vardı ve spekülasyonlar tünelle kongre merkezine geçileceğine kadar varmıştı. Tabii bunda o zamanki inşaat şirketinin de etkisi vardı.

Aziz Bey’in hakkını şurada verelim, bizi iki kez dinledi. Yani bir tanesinde beni çağırdılar, anlattılar. Bir keresinde de 4-5 kişilik grupla gittik. Hatta dönemin Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Tevfik Tozkoparan da toplantıya katılmıştı.

Aziz Bey dinledi ama çok fazla ciddiye almadı.  Engel olarak görmedi.  Sonra Koruma Kurulu’nun aldığı kararla proje buzdolabına kalktı.  Böylece park kurtarılmış oldu.

Alana müdahale teşebbüsü sadece orada kalmadı. Daha sonra bir üniversiteye İZFAŞ binası tahsis edildi.  Sonra yönetim değişti, Güzel Sanatlar Fakültesi’nin hollere taşınması tartışmaları yaşandı. Onlar bitti, Kültürpark’a pazar yeri fonksiyonu yüklendi. Sebze kamyonların anıtsal Manolya ağacının ana dallarını kırdığını gördük.Yönetimde olanın aklına önce nedense Kültürpark geliyor. Şu anda da zaten bu anlayış tam tezahür etmiş durumda... Deprem sonrası Büyükşehir resmen Kültürpark’ın içine yerleşti.

- Oraya gelmeden önce şunun altını çizelim. Tunç Başkan seçildiğinde Kültürpark’ı koruma adına örgütlenenler çok rahatladılar. Bunu rahatlatıcı buldular çünkü ‘Sakin Şehir’ ideali ve vizyonuyla ‘çevrecilerin lideri’ potansiyelini taşıyordu. Kültürpark konusunda bir şok yaşandı sonrasında ama öncesinde başkan bu örgütlü hareketin üyelerini topladı ve dinledi.

Hatta Başkan olduktan sonra yaptığımız röportajda bu çok seslilikten büyük keyif aldığını, en son kararı da tüm bunları baz alarak vereceğini söylemişti.. Ancak bundan sonra gelişmeler değişik bir eksende devam etti. Önce Güzel Sanatlar Fakültesi tahsis tartışması, sonra bir pazaryeri... Süreç Tunç Bey STK’larla ilişkisini kesmiş gibi seyretti. Aziz Bey döneminde ve öncesinde Kültürpark konusunda STK’ların sesi çok gür çıkıyordu ama bir anda o ses de kesildi. Ya da mırıldanmaya dönüştü... Bu dönemi değerlendirirsek, ne oldu ve ne olmakta?

 REŞAT KUTUCULAR:  Tunç Soyer’in seçilmesini istiyorduk. Tam da dediğin gibi aynı dili kullandığımızı, aynı değerleri savunduğumuzu düşünüyorduk. Seçildikten sonra İzmir Sanat’ta Kültürpark ile ilgili bir toplantı yapıldı. Oraya herkes geldi, salon doluydu. Daha sonra bir arama konferansı yapıldı. Oraya katılmadık. Biz 12 bin 800 üyeli Kültürpark’a Dokunma Grubu olarak zaten davet edilmemiştik.

Orada epey bir tartışma çıktı. Sonra odalarla düzenli toplantılara devam edildi ve bir anda önümüze yeni Koruma Amaçlı İmar Planı çıktı. Koruma Amaçlı İmar Planı çıkınca ne bekliyorsunuz? Mümkün olduğunca detaylandırılmış, mümkün olduğunca net bir plan... Şu bina yıkılacak, şuraya şu yapılacak gibi... Fakat bu öyle bir plan değil... Daha çok ana hatlar çizilmiş... Büyükşehir Meclisine de sunuldu. Bir anda baktık ki Kültürpark gündemde…  Holler yine kalkıyor, onların yerine şimdilik 12 bin metrekare olarak tabir edilen bir inşaat hakkı geliyor. Deniyor ki işte “Holler 30 küsur bin metrekare... Kalkıyor, yerine 12 bin metrekarelik bir inşaat olacak.”

-Bu iyi bir şey değil mi, 30 küsur bin metrekareden neredeyse yarı yarıya azaltılmış bir inşaat alanı?

REŞAT KUTUCULAR:  Fakat burada mesele inşaattan ne kastedildiğinin belli olmaması... Hangi fonksiyon, kaç kat, hangi birimler, nasıl bir proje? Elbette bunlar zamanla belli olabilir ama Kültürpark bu kentin, bölgenin, ülkenin belleği… Hatta bize ta San Francisco’dan bile yazanlar oldu; yani Kültürpark dünyanın başka yerlerinde de karşılığı olan bir alan… Maddi manevi İzmir’in en değerli varlığı... Muğlak ifadeler, ucu açık cümleler şüphe uyandırıyor.  

Buraya yapılacak her türlü müdahalenin son derece özenli, dikkatli, planlı yapılması lazım. Burası bir arkeolojik alanmış gibi özen gösterilmesi lazım.... Çünkü ekolojik bir alan, ağaçlar var, bitkiler var, kuşlar var, canlılar var. Yıllardır oluşmuş bir ekosistem var. Ayrıca, İklim Değişikliği nedeniyle bu alanın yeşil kalması tüm kentliler için bir güvence. Dünyadaki tüm çalışmalar yağışların sellere yol açacağını, buzul erimesi nedeniyle suların yükseleceğini söylüyor. İzmir gibi betona gömülmüş bir şehirde Kültürpark tek can simidi olabilir. Öte yandan, buraya 12 bin m2 daha beton dökmekle Kültürparkta yaratılabilecek turizm potansiyelini daha başından baltalamış olursunuz.

Karşımıza çıkan sunumda belli binalar yıkılıyor, belli binalar korunuyor ve bir de böyle bir inşaat alanı ortaya çıkıyor. Bir de tabi şu var, plan “Odaların mutabakatı var” şeklinde bir ön söylemle duyuruluyor.  Fakat Odalara döndüğümüz zaman “henüz ne mutabakız, ne değiliz” diyorlar. Nitekim Mimarlar Odası hafta içinde yumuşak bir tonda mutabık olmadığını bir basın duyurusuyla açıkladı. Diğer Odaların sessiz kalmalarını anlıyoruz çünkü çok net bir proje yok ortada... Bu nedenle sanki oldu bittiye getirilmek istenen bir durum var.

Tabii salgının getirdiği bir ekonomik çöküş var. İnsanların yaralarını sarmaya çalıştığı bir ortamda Kültürpark’ın gündeme getirilmesini de iletişim biçimini de yadırgadık. Çok daha detaylandırılmış bir proje kamuoyuyla paylaşıp tartışmaya açılsaydı daha doğru olurdu. Bu iletişim biçimi katılımcı ve şeffaf değil...

- STK’lar daha önce bir platform içerisinde hareket edip, Aziz Bey dönemindeki projeye deyim yerindeyse avaz avaz bağırmışlardı. Şimdi tabi ki pandemi var, tabi ki ‘yeni başkana süre vermek gerekir’ gibi insanı durduran durumlar var ama bütün bunlar göze alındığında bir açıklama da yapmadılar. Bu engel durumların ötesinde bu sessizliğe neden olan bir şey var mı?

REŞAT KUTUCULAR:  Bence koruma amaçlı imar planının tam net olmadığı için erkenden tavır almak istememiş olabilirler. Bunu anlayışla karşılarız.  Ancak Büyükşehir Belediyesi ile odaların organik bağları da var. Bunun da etkisi olmuş olabilir. Örneğin bazı oda başkanları Büyükşehir’de danışman olarak görev yapıyor. Biraz daha temkinli davranıyor olabilirler ama yakın zamanda Mimarlar Odası gibi diğerlerinden de ses çıkacağını ümit ediyoruz.

- Aziz Bey bizi çağırdı, görüştük demiştin... Peki Tunç Bey ile böyle bir görüşme imkanı hiç olmadı mı? İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nda söz hakkının elinden alındığını okuduk senin yazında... Burada bir yol kesme mi var, “Ben yaptım bu böyle” der gibi bir hava mı? Sence ne?

REŞAT KUTUCULAR:  Biz bunun aciliyetini çözebilmiş değiliz. Neden şimdi, neden Kültürpark? Koruma Amaçlı İmar Planı için çalışılır, zamana yayılır, hazırlanır. Zaten Büyükşehir’in bütçesi epey zorlandı pandemi yılında. Sadece kur farkından 1 milyar lira kaybı var.

Büyükşehir yakında bütçesi kadar borçlu hale gelecek. Narlıdere ve Buca Metroları büyük yük...  Ayrıca son yağışlarda gördük ki İzmir’in alt yapısının iklim değişikliği riskine göre iyileştirilmesi gerek. İzmir Türkiye’nin en borçlu belediyelerinden biri haline gelme yolunda…

İzmir’de mahalle baskısı var. Aziz Bey döneminde de eleştirirken bu baskıya maruz kalıyorduk. Eleştirince ‘AK Parti’nin değirmenine su taşımakla itham edilebiliyorsunuz. Eleştirirken ölçülü olmak, karşı mahalleye fazla koz vermemek gibi bir refleks var. Odalar bundan dolayı da daha temkinli duruyor olabilirler.

Bana İEKKK toplantısından bir hafta önce koruma imar planı sunumdan sonra beş dakika söz verileceğini söylediler ama öyle olamadı.  Sunumu yaptılar, soru ve katkı almadılar… Daha sonra kurul başkanı arayıp akış gereği böyle bir şey yaşandığını, kasıt olmadığını söyledi.

Gayet güzel ama Meclis’teki oturuma ne demeli? 400 küsur dönümlük mücevher alan için yarım saat mi ayrılacak, ya da sunucunun “fazla vaktinizi almak istemiyorum” diyeceği bir konu mu Kültürpark?  Uzun uzun konuşulması lazım... Bir İEKKK toplantısının Kültürpark’a ayrılması ya da Mecliste bu planla ilgili bir Kültürpark oturumu düzenlemesi gerekir. Dolayısıyla sürecin tartışmalar alevlenmeden tamamlanmaya çalışılması dikkat çekici...

- İlk röportajda da benzer bir ‘acelecilik’ kaygısından söz ediyordun. O dönem sermaye de Aziz Bey’e olağanüstü destek çıkmıştı. Alevli bir ortam vardı ve sen o zaman da “Niye bu kadar acele ediliyor?” demiştin... Her iki başkanın  ‘ortak’ davranışını ‘acelecilik’ olarak değerlendirmen ilginç değil mi?

REŞAT KUTUCULAR:  Tabi ki Kültürpark konusunda kentteki herkesi, 4 milyon kişiyi memnun edebilecek bir çözüm yok. Birileri memnun olmayacak. Örneğin ben kişisel olarak ‘sıfır beton’ bir park hayal ediyorum. Evet, çok romantik bir talep ama neden olmasın? Sıfır beton iddiası taşıdığın zaman oraya bir kimlik atfediyorsun... Zamanında halk üniversitesi olarak düşünülmüştü denirse o da kabulüm... Kitap Fuarı mesela kentle özdeşleşmiş bir fuar, Gaziemir’e taşımak çok doğru olmayabilir... O dokuya uygun da alan. Bir şekilde fuarın içine sığar, bu durumda da taşınabilir elemanlarla kurulacak sadece kitap fuarına özgü bir alan yaratılabilir.  Buna neden karşı çıkalım ki? Ama kongre merkezi nedir mesela? Kültürpark mı gelir akla? Ya da şuan ki 12 bin metrekare inşaat alanı, fonksiyonu belli değil...

- Aslında kayda girmeden önce dediğin gibi, ne olsa Kültürpark’a sığınılıyor... Pazaryeri olsun, hemen Kültürpark, deprem oldu hemen oraya taşınma... Demek ki bu kadar da değerli, biricik bir alan aslında... Çünkü başka bir örneği, türevi yok. Yeni belediye binası yapılasıya kadar Büyükşehir 30 bin çalışanıyla Kültürpark’a sığınmış durumda ve sanıyorum Tunç Bey’in başkanlığı boyunca bu böyle sürecek... Bu konuda ne diyorsun?

REŞAT KUTUCULAR:  Konuştuğum zaman kimse oradan 3-4 seneden önce çıkılacağını düşünmüyor.  Yine konuştuğum inşaat mühendisleri Büyükşehir binası için yeni bir binaya gerek kalmadan güçlendirme yapılarak oturmaya devam edilebileceğini söylüyorlar. İzmir için mimari bir değeri olan yapının güçlendirmeyle tekrar kullanılabileceğini ifade ediyorlar.

-Ama Başkan buna kesinlikle karşı çıkıyor...

REŞAT KUTUCULAR:  Neden karşı çıkılıyor mesela?  Bu parasızlıkta yeni bir bina maliyetine değer mi? Haydi maliyeti geçtim, nereye yapılacak yeni bina? Belki de süreç şeffaf yürümüyor. Biri çıkıp yıkalım binayı diyor. Peki, yıkılsın ama ondan sonra bir açık alan çıkacak ortaya...  Bir mimar çıkıp geliyor, burası yıkıldığı zaman güzel bir meydan olmaz diyor. Bu alan fazla büyük diyor. İşin uzmanları daha az konuşuyor, işi götürmek isteyenler daha çok konuşuyor. Her zaman olduğu gibi… Uzmanların sesi maalesef fazla çıkmıyor, çıktığı zaman da yerel basında manşet olmuyor.

-Salgın ve beraberinde getirdiği ekonomik kriz ve deprem ve sel... Muhtemelen ‘Marjinal sızlanmalar bunlar... Depremde kamu binaları çok sayıda hasar aldı, bir dolu dert var ve bunların arasında niye Kültürpark’ı konuşuyorsunuz’ denecek. Daha önce de denmişti... Ne dersin?

REŞAT KUTUCULAR:  Deprem sonuçta Kültürpark’ı doğrudan etkiledi, çünkü Büyükşehir oraya taşındı. Ne zaman çıkacağı, çıkıp çıkmayacağı merak konusu... Yazın orada yangın riski var, değerli bir alan olduğu için insanın içine kaygı düşüyor. Bir de yaşanmışlıklar var bu ülkede. Bir girerler, çıkmazlar. Küçük bir bina yaparlar sonra yayılırlar. Şuraya bir otopark, şuraya ek bir bina diye diye gider. Bu da seçeneklerden biri tabi Kültürpark’a bir kule de yapılabilir ama vizyon bu mudur?

Biz mesela Kültürpark’ı planlıyor olsak iki tane füturist getiririz.  Onların fikrini de alırız.  Çünkü dünya değişiyor. Artık kongre merkezine hiç ihtiyaç yok belki... Hologramlar üzerine çalışıyor insanlar. Teknolojinin dönüştürüp değiştirmesi var.

En son Twitter’da gördüm, geleceği parlak 30 kent listesi... Hep konu teknoloji, inovasyon ve çok enteresan yetenekli insan merkezleri... Çünkü teknoloji ve inovasyonu yürütmek için yetenekli insanlara ihtiyaçlar var. İzmir’i geleceğe taşırken, Kültürpark’ı da planlarkan bunu baz almak gerekiyor. Buna cevap verebilen kentler diğerlerinden öne çıkacak.

O kentlerde mesela 20-40 yaş grubuna makine dairesi nüfusu diyorlar. İşi götüren, kenti ileri taşıyan nüfus olarak... Burası da mesela öğrenci kenti, peki ne kadar değerlendirebiliyoruz? Bunlara kafa yoracağımıza, gidip Kültürpark’ın içine yapılması düşünülen 12 bin metrekare inşaatla uğraşıyoruz.

Tunç Soyer başkan seçildiğinde işlerin buralara geleceğini düşünmüyorduk. Ama gerek salgın, gerek deprem, gerek merkezi yönetim baskısı, gerek parti içi dengeler... Kolay değil anlıyoruz.  Bütün bunlara rağmen; kentin geleceğe, doğru biçimde hazırlandığı hissedilebilir.

İnciraltı’nı, Kültürpark’ı, Opera Binası’nı planlarken kentli bunu hissedebilir.  Ama o noktada değiliz. Şu anda gündelik işlere gömülmüş vaziyetteyiz.  Deprem oluyor, sel oluyor.  Altyapının iyileştirilmesi gerekiyor.  Zaten salgın var… Ulaşım problemleri var… Çözüm bekliyor.

Böyle kaotik bir ortamda Kültürpark’a müdahale planlanınca kaygı uyandırıyor. Tabiî ki mevcut bitki örtüsünü koruyacaksın.  Önceki projede kongre binasının tepesinde çim alan vardı. Ya da şu anda Çeşme Projesi gündemde…20 kadar golf sahası olacak deniyor.  Su problemi denizden çekilecek su dönüştürülerek karşılanacakmış… Bunun bir maliyeti var. Kaça mal olacak, değer mi?

Belki de bu iktidarın en büyük eksiği fizibilite çalışması... Bir şey yapmaya değer mi, değmez mi? Bu iktidarın öyle bir şeyi yok.  Yap istim arkadan gelir mantığıyla gidiliyor. Gereksiz havalimanları yapıldı mesela.  Bizim yerel yönetimin farklı olması lazım, fizibiliteyi, bilimselliği pusula edinmesi lazım.  

- Bir de Kültürpark’a hemen hiç yatırım yapılmıyor. Diyelim ki bozulan bir yürüyüş yolu var, sökülüyor ama yerine yenisi yapılmıyor. Çok fazla karbondioksit salınımına neden oluyor içeriye giren araçlar. Alta otopark bu yüzden yapılmıştı ama şu anda o yasak kararları tamamen kalkmış gibi. Özellikle yapılıyor diyenler vardı, sosyal medyada yürüyen bir tartışma konusuydu. “Burası bir çöküntü alan haline getiriliyor ki daha sonra insanlara, ‘o kadar berbat ki burayı ancak böyle kalkındırabiliriz’i daha kolay kabul ettirebiliriz planından yola çıkıldığı” söyleniyor. Gerçekten böyle bir yöntem var mıdır arka planda?

REŞAT KUTUCULAR:  Yeterince bakım yapılmadığı ortada… Büyükşehir bunları neden ihmal ediyor anlaması zor. Bu yılki bütçe 9 milyar lira... Kültürpark İzmir’in biricik alanı… Bu alana mümkün olduğu kadar iyi bakılması, özen gösterilmesi, alanın el üstünde tutulması beklenir.  Alanı kendi haline bırakarak müdahaleye daha açık hale getirmeye çalışmak, kötü niyete girer. Öyle olduğunu düşünmek istemiyoruz.

-Kültürpark’ın Anayasa’sı olsun diye bütün gayretiniz. Şu an bir anayasa çizildi ama ne olduğunu tam olarak anlayabildiniz mi?

REŞAT KUTUCULAR:  Daha çok gelecek zaman kipiyle dillendirilen bir şeyler var ortada. Çok net açık ortaya konmuş bir şey yok. Londra’da Regent Park’a baktığınız zaman 200 sayfa anayasası var nasıl yönetileceğine dair. Central Park’ın yönetimi uzmanların elinde. Peyzaj mimarları falan yönetiyor parkı.  Bizim CHP’nin iç dengeleriyle, beklentileriyle işimiz kolay değil. Çünkü Kültürpark’ın yönetimini bağımsız uzmanlar topluluğuna vermeniz ideal ama böyle yapacaklarını sanmıyoruz.  Yaparlarsa özür diler ve şapka çıkarırız. Sistem maalesef böyle yürüyor. İlk önce yapılacağı, sonra nasıl yönetileceği önemli... Bunları zamanla göreceğiz, kervan yine yolda düzüleceğe benzer.  Belediye Meclisinde yine tartışılacak…   Geçen toplantıdaki sunumdan sonra kimsenin çıkıp soru sormaması kent için kaygı verici.  Üyeler toplantı bitse de gitsek havasındaydı...

-Genelin tersine bu kentte Ak Parti muhalefet. Agamemnon gibi yapay bir gündem için bağıran AK Parti’nin muhalefetinden bir kere olsun ne Kültürpark, ne gökdelen, ne de Kemeraltı sesi duyuyoruz. Tam bir sessizlik… Bunu neye bağlıyorsunuz?

REŞAT KUTUCULAR:  Orada da herhalde günlük siyaset, günlük kaygılar çok daha önde oluyor. 18 yıldır AK Parti’yi izliyoruz. AK Parti’nin üst yönetiminin burayı kazanmak için bir iddiası kalmadı herhalde.  Artık onların gündemleri Ankara merkezli, başka dertleri var. Kültürpark’a sahip çıkarak 3-5 oy kaparız havasında değiller. Meclisteki sunumdan sonra bekledim AK Parti’den bir iki laf ama gelmedi.

-Şimdi nasıl bir yol izleyeceksiniz?

REŞAT KUTUCULAR:  Odalardan ses bekliyoruz. Yakında çıkacağını umuyoruz. Odalardan çıkan sese göre olayın nereye evirileceği belli olacak. Tunç Soyer’in biran önce tamamlayıp inşaata başlayalım gibi bir şey düşündüğünü sanmıyoruz.  Ya da temenni etmiyoruz diyelim.

Bir süre koruma amaçlı imar planı boyutunda tartışılabilir ya da zamana bırakılabilir. Biz Kültürpark’a Dokunma grubuyuz. Neden dokunulmasın, dokunulması gerekiyor deniyor. Ama müdahalenin ölçülü, öngörülebilir ve net olması gerekir. Çok büyük bir müdahale yapacaksanız; mesela oraya 12 bin metre karelik bir inşaat yapacaksanız bu çok büyük bir müdahaledir. İşte o müdahaleye karşı ‘dokunma’ deriz! Hiç dokunma daha iyi çünkü yarın öbür gün 12 bin metre kareye bir 3 bin daha ilave gelir, 5 bin daha ilave gelir... Bu iş çığırından çıkar.

Tabiî ki bakım yapılması, Büyükşehir’in orada çalışırken alana yeterli özeni göstermesi, otopark haline getirmemesi temennisini belirtelim.Ama bunlar hikaye, insanlar arabalarını çalıştıkları yerin önüne park etmek istiyorlar. Hele alan öyle müsait olunca!

Büyükşehir’in Kültürpark’tan ne zaman çıkacağını netleştirmesi lazım. Bir taahhütte bulunması lazım, demeli ki ‘biz buradan çıkacağız veya 40 sene buradayız. ‘ O zaman insanlar da gelecek seçimde kime oy vereceklerini ona göre düşünürler.

-Bu bir anlamda Tunç Bey’in de bir sınavı olacak zannediyorum. Çevre sınavı… Katılır mısın buna?

REŞAT KUTUCULAR:  Zaten ciddi sınavlardan geçiyor. Pandemide yardım konusunda başarılıydı. Bütçe yeterli değildi bana göre daha büyük olması gerekirdi ama sonuçta dokunmuştur ihtiyacı olana. Bunun daha büyük ve daha organize boyutta olması gerekir. Bütçede o pay var.

Kültürpark her ne kadar marjinal bir kaygı olarak gözükse de aslında her şeyin sembolü. Orayı nasıl yönetiyorsunuz, orada ne yapıyorsunuz sizin ne olduğunuzun yansıması. Mesela Kordon’u nasıl yönetiyorsanız osunuzdur. Çünkü orası da sembol bir caddedir.  Planlamak çok zor değil.  Yeter ki tercihler, öncelikler sağlam olsun…  Kültürpark’ı nasıl yönettiğiniz, ne yaptığınız orayla ilgili çok şey anlatır kentte ne yapılacağına dair. Ya da kentteki gelecek tasarımınla ilgili ipuçları taşır diye düşünüyoruz.

-Bu konuda daha şeffaf ve açık olunması talebi  var genel anlamda...

REŞAT KUTUCULAR: Şeffaflık herkesin ağzında bu ülkede… Gereklerini yapın o zaman. Ama şeffaflık zafiyet olarak algılanıyor siyasette... Açık verme kaygısı falan… Ne kadar az detay verirsek, tartışma ne kısa sürer ve dar alanda kalırsa o kadar iyi anlayışı...

Özelleştirme yasası bile gece yarısı yapıldı bu ülkede. Rahat rahat tartış, artıları eksileri konuş... Ama hayır! Sonuçta gene kitleye bağlıyorum, yeteri derecede şeffaflık talebi yok. Olsa yönetimler buna duyarsız kalamaz. Muhakkak onlar da bu şeffaflığa doğru kayar ama yeterine talep etmiyoruz.

Enflasyon konusu... Açıklanıyor bir şeyler... Bir de hissettiğiniz enflasyon var. Demokrasi konusu... Söyleniyor işte şöyledir, böyledir... Ama hissettiğiniz demokrasi var.  Bu kentte de biz bir şeyler hissetmek istiyoruz.  Bu kentin bir yönü var, uzun vadeli bir planları var diyebilmeliyiz.

Türkiye şuraya da gitse, bu kent kendince ülkeden farklı başka bir yere gitmeye çalışıyor, gidemeyebilir ama en azından gitmeye çalışıyor diye düşünebilmeyiz. Tunç Soyer göreve gelirken beklentiler bu çizgideydi. Şimdi bu beklentiler bir parça kırılmış vaziyette. Daha 2 yıl oldu, 1 yılı pandemi ile geçti... Ama genel gidişat olarak benim hissiyatım eksik kaldı. Biraz moralim bozuldu. Şöyle oluyor sanırım... Şahıslarla sistemi değiştirmek kolay olmuyor. Sistem şahsı kendine dönüştürüyor maalesef…



Sayfa Adresi: http://www.gercekizmir.com/haber/Kulturpark-a-Dokunma-Grubu-soruyor-Bu-acelenin-nedeni-ne/91808