Ucuz mu? Sağlıklı mı? Güvenli mi?
İlker Ağın

Sağlıklı ve güvenli gıdaya her kesimin kolay ulaşabilmesi en temel toplumsal sorunlardan birisi. Gıda güvenliği konusundaki tüketici kaygıları nedeniyle tüketicinin olanaklarına göre farklı arayış ve yönelimleri her geçen gün yeni oluşumları karşımıza çıkarıyor. Hobi bahçeciliği, balkon bahçeciliği, kendi ürününü yetiştirme çabaları da bu işe dahil ama üretici pazarları  ve gıda toplulukları gibi yapılar daha organize olanları.

Burada üzerinde durmak istediğim konu üretici pazarları.  Üretici pazarı denilince sadece tarlada, bahçede üretim yapan çiftçinin-köylünün değil bulunduğu yaşam alanının koşulları içinde evde de yapılan yiyecek içeceklerden, örülen sepete, patiğe, yeleğe kadar ürünün,  üretildiği alanda sunulduğu sosyal yapıları anlamak mümkün. Sığacık Kaleiçi ve Pagos Üretici Pazarı gibi yapıları bu şekilde algılıyor ve yarattığı sosyal gelişim ve canlılık nedeniyle ayrı tutuyorum.  Bu anlamda da Tunç Soyer Başkanı yürekten kutluyorum. ( Kaldı ki bu sosyal misyonu olan yapıların da aşağıda bahsetmeye çalışacağım denetim mekanizmaları dışında kalması diye bir şey elbette söz konusu olamaz.) Yanı sıra Kültürpark Üretici Pazarını idrak etmekte de güçlük çekiyorum.

Amaçlanan şey sağlıklı, güvenli ve aracıyı ortadan kaldırarak ucuz gıdaya erişimi sağlamak ise iş değişiyor ve hatta daha da sarpa sarıyor.

En başta işin gıda güvenliği tarafını ele alalım. Gıda güvenliği  kavramının temeli kayıt ve kontroldür. Kim, ne kadar, hangi koşullarda üretim yapıyor ve üretilen ürünler sağlıklı gıda ölçütlerini ne kadar yerine getiriyor?  Üretici pazarlarında gıda satanlar nasıl denetleniyor?  Üretim miktarlarını nasıl ve hangi kayıt-kontrol mekanizmasıyla biliyoruz? Eğer bilmiyorsak çarşı pazardan alınan ürünlerin buraya karışmadığından nasıl emin olacağız? … Bu deli soruların sonu yok.

Üretici doğrudan kendi ürettiği ürününü sunduğu için daha ekonomik olacağı teorisi ise üretici pazarlarındaki fiyatlara bakınca pratikte çöküyor gibi görünse de esas olanın üreticinin öncelikle para kazanarak üretimine devam etmesi olduğu gerçeğinden hareketle işin bu tarafının şu aşamada görmezden gelinmesinden yanayım. Zira tarımsal üretim ülkemizde hızla terkedilen bir alan olmaya doğru gidiyor. Önce üretim…  Sonra fiyat konusu gerek destekler gerekse üretim modelleriyle yerini bulur.

Peki ne yapmalı, nasıl yapmalı sorularını soralım yazının sonuna yaklaşırken. Daha önceleri de anlatmaya çalıştığım gibi bu işler öncelikle bütünsel olarak ele alınmalı. Yerelde (ki bu ölçek hiç de az değil; neredeyse tüm ülkeye yeter bir potansiyelde)  kayıt -kontrol-örgütlenme sistemi oluşturulmalı. Ortada kocaman bir sistem sorunu varken tek tek ayrıntılardan düzeltmeye kakarsak sonuç alamadığımız gibi ütopik tesellilerle oyalanmaya devam ederiz. Nasıl sorusunun ayrıntılı yanıtını merak edenlerden daha önceki “Yerelde nasıl bir tarım?” ve “Tarım işini nasıl etmeli?” ve hatta “Nasıl bir kooperatif?”  başlıklı geçmiş yazılarımı sırasıyla okumalarını diliyorum.  Önceliğin bir kalıntı analiz laboratuvarı oluşturmakla başlaması gerektiğini başlık olarak  yine de hatırlatayım.

Üretici pazarlarına karşı mıyım? Elbette hayır. Denetimi, kayıt-kontrol mekanizmasını tüketici hakkım gereği bilmek istiyorum. Oradaki ürünlere güvenmek istiyorum. Oradaki ürünler güvenli olsun ki daha çok para etsin, daha çok talep görsün, üretici daha çok kazansın, daha çok üretsin istiyorum. Küçük üretici hep yaşasın istiyorum.        

Hepsi bu.



Sayfa Adresi: http://www.gercekizmir.com/yazar/Ucuz-mu-Saglikli-mi-Guvenli-mi/346