Sosyal güvenlik hakkı için basın kartı sahibi olmak ya da olmamak...
Fikret İlkiz

Gazetecilik ağır ve yıpratıcı bir iştir.

Basın İş Kanunu’na göre gazetecilik kanunda gösterilen bir işyerinde, fikir ve sanat işi yaparak, ücret karşılığında çalışmaktır.  Radyo ve televizyonlarda haber birimlerinde çalışanlar Basın İş Kanunu hükümlerine tabidir.

17.7.1964 kabul tarihli mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu Ek Madde 5 düzenlemesine göre sigortalı olarak çalışan gazetecilerin görevlerinde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, 90 gün sigortalılık süresi olarak eklenmekteydi.

Yasa koyucu bazı ağır ve yıpratıcı işlerden saydığı gazeteciler için önceden “itibarî hizmet süresi” denilen ve daha sonra “fiilî hizmet süresi zammı” adı altında fiilî hizmet sürelerine ayrıca eklenen süreler kabul etmiştir. “Fiili hizmet zammı, ağır, yıpratıcı ve tehlikeli hizmetlerde çalışanların bu çalışma koşulları nedeniyle yıpranmalarına karşılık her hizmet yılına fiilen çalışmadan katılan itibari bir süredir”. Basın İş Kanunu tabii olarak çalışan gazeteciler ile kamu kurumlarında basın müşaviri olarak çalışanların her hizmet yılına karşılık, çalışmadan 90 gün sigortalılık süresi ekleniyordu. 

Sosyal güvenlik kurumlarına göre farklılıkların kaldırılarak norm birliğinin sağlanması amacıyla yeniden düzenleme yapıldı. Ama yasa koyucu 2006 ve 2008 kanun değişiklikleriyle gazetecilerin itibari hizmet sürelerinden yararlanma hakkını ortadan kaldırdı.

2013 yılında yapılan kanun değişikliğiyle fiilî hizmet süresi zammı hakkı gazetecilere Ekim 2008 sonu tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde yeniden tanındı (5510 sayılı Kanunda yapılan 10 Ocak 2013 kabul tarihli 6385 sayılı Kanun değişikliği. Kapsama alınan işyerleri Sıra 16-17-18). 

Fakat yararlanma koşulları değiştirildi. Sadece gazeteci olmak yetmiyordu. Basın İş Kanunu’na tabi “basın ve gazetecilik” kapsamındaki işyerlerinde gazeteci olarak çalışma koşuluna, “Basın Kartı Yönetmeliğine göre mesleğinde basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen çalışanlar” koşulu eklendi (Sıra 16). TRT Kurumunda çalışanlar (Sıra 17) ve Sıra 18’de Yasama organı üyeleri ile Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlarda fiili hizmet zammı süresinden yararlanacaklar arasına eklendi.

Böylece 2013 yılında kabul edilen 6385 sayılı kanun değişikliğiyle 5510 sayılı Kanun’un 40. Maddesine göre; gazeteciler için Basın Kartı Yönetmeliği’ne göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen çalışan sigortalılara çalışma sürelerinin her 360 günü için 90 gün sayısının fiilî hizmet süresi zammı olarak ekleneceği kabul edilmiş oldu.

Anayasa Mahkemesi gazeteciler için fiili hizmet süresi zammı hakkındaki bu düzenlemeyi iptal etmiştir. 14 Şubat 2020 tarihli 31039 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış olan iptal kararı 9 ay sonra yürürlüğe girecektir. (AYM, Esas no: 2019/62, Karar no: 2019/98, Tarih 25.12.2019)

Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesi nedir?

Aykırılık itirazını Anayasa’nın (Temel Hak ve Hürriyetlerinin Sınırlandırılması) 13. ve (Sosyal Güvenlik Hakkı) 60. maddeleri yönünden inceleyen Anayasa Mahkemesi anılan kararında;

“10. İtiraz konusu kuralla basın ve gazetecilik alanlarında çalışan sigortalıların fiziksel, ruhsal ve fizyolojik bakımlardan insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen ağır ve yıpratıcı koşullar altında çalıştıkları ve bu nedenle fiilî hizmet zammı hakkından yararlandırılmaları kabul edilmiştir. 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’da gazeteci, bu Kanun kapsamına giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlar olarak tanımlanmıştır. Kanun koyucu kural ile basın ve gazetecilik mesleğini icra edenlerin fiilî hizmet zammından yararlanabilmeleri için bu kişilerin ayrıca basın kartı sahibi olmaları koşulunu aramaktadır. 23/7/2018 tarihli ve 14 numaralı İletişim Başkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3. maddesine dayanılarak çıkartılan Basın Kartı Yönetmeliği’ne göre basın kartı, bu Yönetmelik’in 6. maddesindeki şartları taşıyan kişilere, İletişim Başkanlığınca verilen resmî nitelikte kimlik belgesini ifade etmektedir. Ancak basın kartı verilecek kişilerin nitelikleri ve basın kartının verilmesine ilişkin şartlar yönünden herhangi bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır.                         

11. Anayasa’nın 60. maddesine göre sosyal güvenlik herkes için bir hak ve bunu gerçekleştirmek devlet için bir görevdir. Kapsamındaki işyerleri ve sigortalılar belirlenerek fiilî hizmet zammının kabulü de anayasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla kanun koyucunun takdirindedir. Kanun’da sosyal güvenlik hakkı çerçevesinde basın ve gazetecilik mesleğinde çalışanların fiilî hizmet zammından yararlanabilmelerine imkân sağlanmaktadır. Dolayısıyla kanun koyucunun gazetecilik mesleğinde çalışanlar yönünden de fiili hizmet zammını sosyal güvenlik hakkı kapsamına dâhil ettiği anlaşılmaktadır. Ancak kuralda bu haktan sadece basın kartı sahibi kişilerin yararlanabileceği öngörülerek sosyal güvenlik hakkına bir sınırlama getirilmektedir. Bu durumda belirtilen sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesindeki ölçütlere uygunluğunun denetlenmesi gerekmektedir.

12. Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” denilmiştir. Buna göre sosyal güvenlik hakkına sınırlama getiren düzenlemeler kanunla yapılmalıdır.

13. Ancak Anayasa’nın 13. ve 60.  maddeleri kapsamında sosyal güvenlik hakkını sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir.

14. Esasen temel hakları sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Hukuk devletinde kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması icap eden bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154).

15. Kuralla fiilî hizmet zammından yararlanacak basın kartı sahibi olanların tespiti Basın Kartı Yönetmeliği’ne bırakılmıştır. Böylece basın kartı sahibi olmak için gerekli şartlar ve dolayısıyla fiilî hizmet zammının uygulanacağı basın ve gazetecilik mesleğinde çalışanların belirlenmesinde temel esaslar ve ilkeler kanunla düzenlenmeyerek bu konudaki düzenleme yetkisi yönetmelik aracılığıyla bütünüyle yürütme organına verilmiştir. Basın ve gazetecilik mesleğinde fiilen çalışanların fiilî hizmet zammından yararlanmaları için kuralda olduğu gibi Basın Kartı Yönetmeliği’ne göre basın kartı sahibi olmaları şartının öngörülmesi yeterli değildir. Kanunilik ölçütünün gerçekleşmesi için sosyal güvenlik hakkının sınırlanmasına yol açan söz konusu düzenleme nedeniyle basın kartının niteliği ile ne şekilde verileceği konusunda ve bu kartın verileceği kişilerde aranacak şartları içeren temel ilkelerin anılan hakka keyfi bir şekilde müdahale edilmesini önleyecek şekilde kanunla açık bir şekilde ortaya konulması gerekir. Kanunda söz konusu temel ilkeler ve kanuni çerçeve belirlenmeksizin itiraz konusu kuralla sosyal güvenlik hakkına sınırlama getirilmesine imkân tanınması temel hakların ancak kanunla sınırlanabileceğini öngören Anayasa hükmünü ihlal etmektedir.

16. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13. ve 60. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.”

Anayasa Mahkemesinin gerekçesine göre; yapılan düzenleme gazeteciler için fiili hizmet zammı sosyal güvenlik hakkı kapsamına dâhil edildiğine göre bu haktan sadece basın kartı sahibi kişilerin yararlanabileceği öngörülerek sosyal güvenlik hakkına bir sınırlama getirilmiş olması kanunilik ilkesine aykırıdır. Çünkü, hukuk devletinde kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir.

2013 yılında yapılan kanuni değişiklik sırasında TBMM yasama organı üyeleri ile Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar; “fiziksel, ruhsal ve fizyolojik bakımlardan insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen ağır ve yıpratıcı koşullar altında çalıştıkları” düşüncesiyle olsa gerek, kendilerini 18. Sırada göstererek 90 gün fiili hizmet süresi zammından yararlanacaklar arasına almayı ihmal etmemişlerdir.

Anayasa Mahkemesi kararı ile basın kartı sahibi olmakla olmamak arasında fark kalmadı. Aksine tüm gazeteciler için sosyal güvenlik hakkı ortadan kalkmış oldu. Bu durumda 14 Kasım 2020 tarihine kadar kendi üyelerini ve yürütme organını ihmal etmeyen TBBM yasama organı olarak gazetecilerin fiili hizmet süresi zammından yararlanabilmesi için “kanuni” düzenleme yapmalıdır. Aksi takdirde gazeteciler için fiili hizmet süresi zammından yararlanma hakkı dokuz ay sonra kaldırılmış olacaktır.

Acaba kendilerini ihmal etmeyenler gazetecilere koşulsuz ve gazeteci oldukları için fiili hizmet süresi zammından yararlanma hakkı tanıyacakları kanun değişikliğini dokuz ay içinde yapacaklar mıdır?

Gazetecilik mesleğini basın kartı sahibi koşuluna bağlı olmadan yapılan ağır ve tehlikeli bir iş olarak kabul eden basın kartı sahibi ve sahipsiz gazetecilerin anayasal sosyal güvenlik hakkı için dayanışması gerekir. Aksine her davranış ayrımcılıktır.   



Sayfa Adresi: http://www.gercekizmir.com/yazar/Sosyal-guvenlik-hakki-icin-basin-karti-sahibi-olmak-ya-da-olmamak-/399