İnceden inceye...
İlker Ağın

Demiş ki  “ İmza veren Milletvekillerini, Belediye Başkanlarını, Kurultay Delegelerini dışla sonra dostlarınla hayal kur.  Bölücü olan kim? “ (Bu cümleyi olduğu gibi yazmak zor gelse de artık her yere manşet oldu ne yazık ki.)

Şu “dışlama” meselesi çok konuşulası bir konu aslında. En başta dışlandı denilen kesimin ortak özelliği ne?  Hangi yöntemle ve kimin onayı ile geldiler? Örneğin tamamı önseçimden mi çıktı?  Yoksa parti tabanının baskısıyla mı oralara oturdular. Eğer örgütlerde seçilerek yönetici olup emek verdik diyorlarsa örgüt seçimlerinin sonuçları genelde nasıl belirleniyor? Mekanizma nasıl işliyor?

CHP de kadroların genelde liyakatlerinin mükemmel olduğunu, sistemin tam demokratik işlediğini , hak edenin yer bulduğunu, her şeyin mükemmel olduğunu söyleyen yok zaten.

Mevcut sistemde herkes kendine yakın kadrolar oluşturup her dediğini dinleyen ve deyim yerindeyse biat edenle çalışmak istiyor.

Eğer CHP Genel Başkanı istemeseydi Muharrem İnce Cumhurbaşkanı adayı gösterilir miydi? Eğer Genel Başkan engel olsaydı Muharrem İnce milletvekili olabilir miydi?

Örneklerini belediye başkanlarından milletvekillerine kadar çok gördük, görüyoruz. Bir koltuğa oturunca ömür boyu kendilerine hak sanıyorlar.  Üstelik nasıl geldiklerine bakmadan.

Hep söylerim yazarım; mahalle delege seçimlerinden itibaren tüm kongreler çarşaf listeli, tüm  adaylıklar önseçim olmadığı sürece koltuğunuz elinizden gidince değil feryat etmek alınıp gücenmeyeceksiniz bile.

Mevcut sistemde asıl dışlanan,  her şeye rağmen  ömrü boyunca partisinin değirmenine karşılıksız su taşımaktan yorulmayan, vazgeçmeyen nice liyakatli parti emekçisidir.  Eleştiri mi , buyrun işte…

Muharrem İnce parti kuracakmış?  Özgür iradesine kimse zincir vuramaz da yeni kurduğu partinin farkı ne olacak? Sistemi nasıl işleyecek?  Kendisi bu siyasal sistemde ve post kıtlığında her isteyene her istediğini verebilecek mi? Rahatsız olduğu işlerin olmadığı bir parti olacak mı? Hiç sanmam… Olmayacağını da adım gibi bilirim. Zira Ankara’da önseçim deyip Yalova’da kendi yandaşlarını atamak için yaptıkları hala arşivlerde. Ya da önseçimle gelen milletvekilleri çizilirken ne kadar üzüldü kim bilir değil mi?

Adamın biri çatıya çıkıp tüm mahalleliyi topluyor. “Atarım kendimi ha!” Eski eşi gelsin, kızdığı akrabalar gelsin, konu komşu mahalleli toplansın ve herkes yalvarsın. “Aman ha yapma, biz ettik sen eyleme”.  Adam sütten çıkmış ak kaşık ya. Kimileri de bağırıyor tüm mahallenin tepkisine rağmen:       “ Atla, atla…” Aşağıda itfaiyenin gerdiği brandaya güveniyor. Ya da alacağı bir söze.  Sonradan  o sözün hükmü olmayacak da asıl güvendiği branda ise yırtık zaten eğreti tutuyor tutanlar.  Ölmese de dağılacak. Teşbihte hata ister olsun  ister olmasın. CHP yi kırıp döküp giderken kimilerinin kucak açtığı kıymetlilerin sonları gibi…

Yoksa tam MYK belirlenme aşamasında biraz su bulandırıp bir iki küçük balık peşinde misin diye de sorası geliyor insanın.

Ne zaman umutlansak illa ki bir maraz çıkacak.

Bu saate kadar bizzat net bir açıklama yapmadan partiyi kaç gündür tartıştırıyorsun ya Sayın İnce,  ne diyeyim? Aşk olsun…

Yazının başlığında dikkat ettiğim inceliği tutturamadım belki.  Kusuruma bakmayın. Ama olanlar da az kaba ve hoyratça değil.

Aslında var ya… Atlarsan atla.



Sayfa Adresi: http://www.gercekizmir.com/yazar/Inceden-inceye-/455