Manda mı?
İlker Ağın

Mesleğim  Ziraat Mühendisliğinin Zootekni bölümünden ;  bir zooteknistim.  Meslekten konuşmayı, bu güzel mesleği uzun uzun anlatmayı severim ama kısaca yaptığım işin çobanlık olduğunu söylerim. Hatta pek çok meslektaşım gibi kendimi çobanın okumuşu ya da mektepli çoban olarak tanımlarım.  İşimiz çobanlık olunca ekmeğini yediğimiz hayvansal üretim de biraz daha hassas damarımız oluyor doğal olarak.

Bu yazımda daha çok yoğurdu ile gündeme gelmiş o muhteşem varlıktan, mandadan söz etmek istedim.

Bizim tanıdığımız manda,  Boynuzlugiller Familyasının, Sığırlar Alt Familyasından Bubalus Cinsinin Asya Mandası (Bubalus Bubalis) türüdür. Ülkemizdeki mandalar ise bu türün, daha çok eti ve sütü için yetiştirilen nehir mandalarının Anadolu Mandası ( Anatolian Water Buffalo ) ırkıdır. Yani ülkemizdeki mandalar binlerce yıl içinde bu coğrafyaya adapte olmuş yerli ırklarımızdandır.  

İnek sütüne göre % 50 daha fazla kalsiyum, % 40 daha fazla protein ve iki katından fazla yağ içeren manda sütünün kuru maddesi de inek sütünden yaklaşık %25 daha fazladır. Vitaminler açısından da daha zengin olan manda sütünden elde edilen tereyağların,  beta karotenin tamamının A vitaminine dönüştürülmesinden dolayı renkleri de bembeyazdır. 8 kg. inek sütüyle yapılan bir peynir, 5 kg. manda sütüyle yapılabilir.

Manda etinin de sığır etine göre daha düşük yağ ve daha yüksek protein oranına sahip olduğunu da ekleyelim.

Mektepli bir çoban olarak verdiğim bu bilgilerden sonra ülkemizdeki mandacılığın durumuna bir bakalım.

Anadolu’da,  çok değerli bir et ve süt kaynağı olan manda, güçlü ve dayanıklı yapısıyla 40- 50 yıl öncesine kadar küçük çiftçilerin aynı zamanda traktörü de gibiydi. Manda varlığımız bir milyon başın çok üzerinde ve sığır varlığının %10 undan fazlaydı.  1990 yılına geldiğimizde ülkemizde yaklaşık       10-11 milyon baş sığır varken manda sayımız 380 bin baş civarındaydı. Yani sığır varlığımızın % 3,5-3,8 i kadardı. 1995-2000- 2005 lerde sığır varlığımız aynı sayılarda kalırken manda sayımız 1995 de 225 bin, 2000 de 146 bin, 2005 de 105 bin derken 2010 da 84 bin başa  düşerek toplam sığır sayısının       % 0,7 sine kadar geriledi.

Manda sayımızdaki bu dramatik gerilemenin olduğu ve aynı zamanda büyükbaş hayvan varlığımızda bir artış görünmeyen yaklaşık 20 yıllık bu dönemde,  ithalat politikalarının ivme kazandığını ve aile işletmeciliği yerine entansif üretim modelinin öne çıktığını da görüyoruz.

Her geçen gün artan maliyetler karşısında neredeyse taştan yumuşak her şeyi yiyen, her türlü çayır mera ve beslenme olanaklarından yararlanabilen, bakım ve besleme maliyeti son derece düşük, ürünleri çok değerli ve aile işletmeciliğine oldukça uygun olan manda sayısı 2010 lardan  sonra artmaya başlasa da günümüzde 30 yıl öncesi varlığının yarısından daha az. 2021 rakamlarına göre   185 bin baş mandamız, 18 milyon baş sığırımız var. Manda sayısı sığır varlığımızın %1 i kadar.

TÜİK rakamlarına göre 2020 de 1674 ton olan manda sütü üretiminin 2021 de 3168 ton a çıktığını kabul ederek toplam 23 milyon ton olan yıllık süt üretimimizde manda sütünün payını da varın siz hesaplayın.

Dünyada manda varlığının %80 den fazlası Asya’da olsa da özellikle İtalya, manda sayısı ve hayvan başına üretimde Avrupa’da başı çekiyor. Bizde manda deyince akla kaymak ve yoğurt geliyor ama İtalya’da akla gelen mozzarella.

İzmir de pek çok ilimiz gibi bir zamanlar önemli bir manda popülasyonuna ev sahipliği yaparken süreç içinde sayı neredeyse sıfıra indi. İki yıl önce, İzmir Büyükşehir Belediyesinin çalışmalarıyla ve destekleriyle Muş’tan alınan ilk mandalar önce Selçuk sonrasında da Bergama’da üreticilere dağıtılarak İzmir’in yeniden mandayla tanışması sağlandı. Kimi belediyeler de bu çalışmayı izledi. Şu an İzmir’de manda sayısı yaklaşık 400 baş.

Sözün özü ülkemizde mandanın hikayesi böyle.

Manda yoğurdu, kaymağı yok diyebilir miyiz?  Erişilebilirlik başka konu .Fiyatlar da öyle.  Ne ucuz ki?

Manda zengini bir ülkeyiz yani.



Sayfa Adresi: http://www.gercekizmir.com/yazar/Manda-mi/675