CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, Buca Kırıklar Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP’li belediye başkanlarını ziyaret etti. Gökçen, “19 Mart'tan itibaren ülkemizde bir darbe girişimi gerçekleşiyor demiştik. Ve bir darbe aklı, kötücül bir akıl, sadece hukuku ortadan kaldıran değil, demokratik rekabeti hedef alan değil, artık ne yazık ki insanların itibarına saldıran, ilk başta 'terör' diyen, 'kent uzlaşısı' diyen, buradan terör çıkarmaya çalışan, terör diyerek insanlara hiç yan yana gelmek istemeyecekleri, hiç yan yana gelmeyecekleri suçlamalarla isimlerini yan yana getirmeye çalıştılar" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, İzmir’in Buca ilçesindeki Kırıklar Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık ve Reform Enstitüsü Direktörü Mehmet Ali Çalışkan'ı ziyaret etti. CHP'li Gökçen'e CHP Kocaeli Milletvekili Harun Özgür Yıldızlı eşlik etti.
Ziyaret sonrası açıklamalarda bulunan Gökçen, şunları söyledi:
“19 Mart'tan itibaren ülkemizde bir darbe girişimi gerçekleşiyor demiştik. Ve bir darbe aklı, kötücül bir akıl, sadece hukuku ortadan kaldıran değil, demokratik rekabeti hedef alan değil, artık ne yazık ki insanların itibarına saldıran, ilk başta 'terör' diyen, 'kent uzlaşısı' diyen, buradan terör çıkarmaya çalışan, terör diyerek insanlara hiç yan yana gelmek istemeyecekleri, hiç yan yana gelmeyecekleri suçlamalarla isimlerini yan yana getirmeye çalıştılar.
Yolsuzluk dediler. Hayatında hiç haram bir paraya bakmamış, hiç el uzatmamış insanları yolsuzlukla suçlamaya çalıştılar. İddianamelerin çıkmasıyla ilgili önce Eylül-Ekim aylarını işaret ettiler. Ki bunlar da geçti aslında. Çünkü aylarca bir kişiyi tutuyorsunuz, tutuklu yargılıyorsunuz ve o kişi neyle suçlandığını bile bilmiyor. Ancak yandaş medyaya bakıyorsunuz, birçok suçlama hiç o iddianamelerde veya dosyalarda, soruşturma dosyalarında lafı bile geçmeyen birçok suçlamanın medyada, sosyal medyada itibarı zedeleyecek bir şekilde tartışıldığını gördüğümüz süreçler yaşadık. Ve bu kadar aylar geçtikten sonra iddianamelerden biri çıktı. Söylenildiğinden daha geç bir tarihte çıktı ve bu iddianameler ortaya çıkana kadar, hazırlanana kadar 'bugün çıktı, yarın çıkacak, yarın çıkmadı, sonraki gün olabilir, yok dosya ayrıldı, şununla ilgili şu zamana ertelendi' gibi söylentiler üzerinden de psikolojik bir savaş yürütüldü.
"Hâlâ bir iddianame bile yazılamadı, hazırlanamadı"
Ve Aziz İhsan Aktaş iddianamesi çıktı. Ve iddianame çıktıktan sonra vatandaşımız haliyle şunu sorguladı: 700 yıl istenen bir kişi, suç örgütü lideri olduğu iddia edilen kişi dışarıda geziyor ama hakkında 4 yıl hapis cezası istenen Büyükşehir Belediye Başkanı tutuklu yargılanıyor. Bu durumu zaten hukukla açıklamak mümkün değil de bunu bu şekilde ortaya koyarak, böyle bir çifte standart uygulayarak, bu kadar net bir ikili hukuk sistemi işleterek vatandaşı, hiç kimseyi ikna edemezsiniz. Biz bunu en baştan beri söylüyoruz. 'Bize yarın birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar' demişlerdi. Ama biz hem birbirimizin yüzüne bakıyoruz, hem meydanlarda kucaklaşıyoruz, hem de haklılığın verdiği özgüvenle meydanlarda halkımızla birlikte siyaset yapıyoruz. Bu iddianamenin istenilen etkiyi yaratmaması sonucunda, halkı ikna etmemiş olması sonucunda ikinci iddianame yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi iddianamesiyle ilgili yeni söylentiler ortaya çıktı. Yine 'bugün çıktı, yarın çıkacak' gibi şeyler söylendi. Ama hâlâ bir iddianame bile yazılamadı, hazırlanamadı.
O kadar fazla, ilk başta gizli tanıklar eliyle daha sonra iftiracılık müessesesi oluşturarak, insanları 'çocuğunu göremezsin' diye tehdit ederek, cezaevi cezaevi gezdirerek, kapasitenin çok üzerinde sayıda insanın kaldığı, insanların dönüşümlü olarak yatakta yatabildiği bir düzeni insanların aleyhine kullanarak bir iftiracılık müessesesi yerleştirdiler. Bunlar sonucunda işler o kadar karıştı ki, iddialar o kadar birbiriyle çelişkili bir halde ortaya toplandı ki bir iddianameyi hazırlayamayacak hale geldiler. Tam da bu noktada kimse ikna olmadığı için 'casusluk' diye gerçekten artık trajikomik diyebileceğimiz bir suç icat ettiler. Şimdi yol arkadaşlarımız bu kadar hukuksuz bir düzen içinde cezaevlerinde kalıyorlar maalesef. Ve Mehmet Murat Çalık, Beylikdüzü Belediye Başkanımız, aslında çok büyük bir haksızlığa uğrayarak cezaevinde kalıyor. Beylikdüzü Belediye Başkanımız hem uğradığı haksızlıklarla birlikte iddianamesini bekleyenlerden biri, yani neyle suçlandığını hâlâ bilmiyor kendisi. Ama diğer taraftan yaşadığı sağlık sorunları da hepimizi endişelendiriyor.
"Hükümlü değil, tutuklu"
Aynı kendisini ve ailesini endişelendirdiği gibi. Kendisiniyle görüştüm. Sağlığı ne kadar kötüyse, endişe vericiyse, morali de o kadar yüksek başkanımız. Çünkü kendisi haklılığının bilincinde ve vatandaşlarımızın onu merak ettiğini, vatandaşlarımızın onun hakkını savunduğunu gayet iyi biliyor. Dışarıdan gönderilen sevgi dolu mesajlar kendisine fazlasıyla ulaşıyor. Bu yüzden kendisinin şu an yaşadığı sağlık sorunlarının biraz daha altını çizmek isterim. Çünkü en son Adalet Bakanı'na sorulduğu zaman kendisi önce adli tıp raporuna referans veren cevaplar vermişti, daha sonra adli tıp raporunun tahliye için gerekli olmadığını da itiraf etmek zorunda kalmıştı ve şu an aynı durumdayız. Başkanımız daha neyle suçlandığını bile bilmiyor. Hükümlü değil, tutuklu. Dolayısıyla bir adli tıp raporuna ihtiyaç yoktu. Ama bu adli tıp raporu nasıl hazırlandı? 16 tane kan ölçümü yapıldı. Normal sınırların dışında 13 tane ölçüm vardı, 13 tane veri vardı. Normal sınırların içinde olan 3 veri esas alınarak adli tıp raporu düzenlendi. Ve kanserin nüksetme riski olmasına rağmen cezaevinde kalınabileceği gibi bir sonuç ortaya çıktı. Şimdi biz bu sonuca karşı çıkıyoruz. Anayasa Mahkemesi bir karar verdi. Ve Anayasa Mahkemesi kendi kararının içinde ne yazık ki bir çelişki barındırıyordu. Ve orada şu söyleniyordu: Evet, cezaevinden dışarı çıkmasına, tahliye olmasına gerek yok. Ama sağlık durumu kötü, kanser riski var, nüksetme riski var. Dolayısıyla kendisine çok iyi bakılması lazım. Sağlık hizmetlerini düzenli ve çok dikkatli, özenli bir şekilde alması lazım. Şimdi bu çelişki nedir? Yani siz birçok delil ortaya koyarsınız, yurt dışına kaçma riski olur. Mesela Ünsal Ban gibi. Yurt dışına çıkma riski olur. O zaman tedbir alırsınız, tutuklarsınız. Bu başka bir şey.
Ama görevi başındaki belediye başkanını, her günü planı programı belli olan çalışmaları ortada olan bir belediye başkanını, daha iddianamesini bile yedi sekiz aydır hazırlayamayacak duruma düşeceksiniz. Bir yandan da insanların ailelerini endişelendireceksiniz, sağlık durumunu kötüleştireceksiniz. Telafisi imkânsız zararlar ortaya çıkar mı çıkmaz mı diye herkesi, bütün halkımızı endişeye sürükleyeceksiniz. Böyle bir şey sadece biz haksızlığa karşı çıkanlar, demokrasiyi savunanlar olarak veya Cumhuriyet Halk Partililer olarak söylemiyoruz. Bu artık bir vicdan meselesidir, bir insanlık meselesidir.
O yüzden Mehmet Murat Çalık'ın durumunun altını çizmek isterim. Büyükşehir Belediye Başkanımız, önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer'i de ziyaret ettik. Tunç Soyer biliyorsunuz, bir önceki duruşmada il başkanımız, önceki il başkanımız Şenol Aslanoğlu tahliye olmuştu. Her ne kadar yine büyük bir haksızlık olsa da ev hapsine bile en azından ailesine, çocuğuna kavuşabildiği için buna bile memnun olmak zorunda kalmıştık. Ne söyledik ama biz? Bu davaların benzerlerinden tutuklama kararları çıkıyor mu? Çıkmıyor. Ya da geciken inşaatlardan bu tür yargılamalar ortaya çıkıyor mu? Çıkmıyor. Cumhuriyet Halk Partililer söz konusu değilse çıkmıyor. Ama biz şunu söylüyoruz: Başkanlarımızın veya yol arkadaşlarımızın, belediye bürokratlarının hiçbiri 'Biz yargılanmayalım, yargıdan kaçalım, hiç başımıza bir şey gelmesin, bir mahkeme kâğıdı önümüze gelmesin' demiyorlar. Biz diyorlar ki: 'Biz tutuksuz yargılanalım. Biz herhangi bir şeyin hesabını veremeyecek durumda değiliz'. O yüzden yargılamanın tutuksuz olması gerekir diyorlar. Biz de başından beri bunu söylüyoruz. Özellikle siyasetçilerin yargılamalarında, özellikle Cumhuriyet Halk Partililerin yargılamalarında ne yazık ki kötücül bir aklın etkisiyle tutuklu yargılamalar teşvik ediliyor.
"Bu büyük çelişki Türkiye'ye zarar veriyor"
Biz de o yüzden bir sonraki duruşmaya kadar ya da bir sonraki duruşmada önceki Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in de artık tahliye olmasını ve tutuksuz yargılamanın devam etmesini diğer bütün arkadaşlar açısından da bekliyoruz. Bir sonraki duruşma 9 Aralık'ta, hep beraber duruşmayı da takip edeceğiz. Mehmet Ali Çalışkan'ı da ziyaret ettik. Buradan hareketle kent uzlaşısı soruşturmasıyla ilgili bazı şeyler söylemek istiyoruz. Kent uzlaşısı aslında 'kent uzlaşısı' diye ismi konuldu fakat biz Türkiye İttifakı demiştik. Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu söyledik: 31 Mart'ta seçimlere giderken kentte bulunan bütün herkesin adil bir şekilde temsil edilebilmesi için bir ortam sağlamaya ihtiyacımız var. Niye? Çünkü toplumun tüm kesimleri eğer belediye meclislerinde, belediyelerde kendilerine yer bulursa, seçimde kendilerini temsil edilmiş hissederlerse, kendilerini bu ülkenin eşit birer vatandaşı olarak hissederlerse o zaman bu ancak demokrasinin işleyişine katkı sağlar. Bizim söylediğimiz bu kadar net, bu kadar basit. Kürtlerin batı illerinde kazanamayacakları belediyelerde belediye meclis üyesi seçtirmesi gibi bir suç olabilir mi? Maalesef savcılık eliyle iddianame bu şekilde yazılıyor. 'Suç'. Sözde suç. Bir yandan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir komisyon kurulacak. O komisyon çalışmalarını bütün yaz devam ettirecek. Yarın da toplantısı olacak. Bir yandan diyeceksiniz ki Türkiye'nin barışa ihtiyacı var, kucaklaşmaya ihtiyacı var. Diğer yandan Kürt olup belediye meclislerinde seçilmeyi suç olarak göreceksiniz. Veya seçim çalışmasını suç olarak göreceksiniz. Bu büyük çelişki Türkiye'ye zarar veriyor sadece. Yani Türkiye'de bizim toplumsal barışı inşa edebilmemiz için halkın da sürece destek vermesi için ya da halkın en azından geleceğe umutla bakabilmesi için hepimizin eşit olduğunu kabul etmeliyiz.
"AKP'liye farklı, CHP'liye farklı hukuk sistemi uygulandığı için Aykut Erdoğdu şu an Silivri Cezaevi'nde"
Hukuksuzlukları ortadan kaldırmalıyız. Rakibimizi yargı yoluyla eleyen bir sistemi reddetmeliyiz. Bu kadar net söylüyoruz. Şimdi bu kadar basit talepler aslında halkımızın saygın bir şekilde yaşayabilmesi için ortaya konulan talepler. Ve bugüne geleceğim. Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'nu ziyaret ettim. Aykut Erdoğdu'yu ziyaret ettim. Kendisi bir fiili hukuk sistemi oluşturulduğu için aslında önceki dönem parlamenter olarak İstanbul'da yargılanmaması gereken bir kişi, fakat İstanbul'da farklı hukuk sistemi, Türkiye'nin geri kalanında farklı hukuk sistemi uygulandığı için AKP'liye farklı, CHP'liye farklı hukuk sistemi uygulandığı için Aykut Erdoğdu şu an Silivri Cezaevi'nde. Bu aileye yönelen kişinin sadece kendisine, itibarına değil, aileye yönelen saldırıların, yargı tacizinin bir diğer ayağını da Sayın Ekrem İmamoğlu'nun babasına, çocuğuna ifade sırasında sorulan sorularda gördük. Burada bir belediye başkanının, Büyükşehir Belediye Başkanı'nın oğluna 'Sen neden dedenden para aldın? Sen neden annenden para aldın' diye sorular soruldu. Bunu da Türkiye'de gündemi takip eden, gelecekten umut bekleyen, Türkiye'de insanlarımızın gerçek sorunlarının gündeme gelmesini, siyasetin gündeminin halkın gerçek sorunları olması gerektiğini bilen ve bunu talep eden herkesin vicdanına bu soruları emanet ediyorum.”
Gökçen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği hak ihlali kararının kesinleşmesine ilişkin, "Selahattin Demirtaş'la ilgili aslında bu ilk karar değil. Daha önce de kesinleşmiş kararlar vardı. Biz her defasında şunu söyledik: Bu Osman Kavala'yla ilgili de böyle, Selahattin Demirtaş'la ilgili de böyle, Figen Yüksekdağ'la ilgili de böyle. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması gerekir. Aynı Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanması gerektiği gibi. Can Atalay kararı var Anayasa Mahkemesi'nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Demirtaş, Kavala, Yüksekdağ kararları var. Bu kararların artık uygulanması gerekiyor. Yıllarca şunu söylediler: Selahattin Demirtaş'ın kararı uygulansın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı zaten uygulanması gereken, Anayasa'nın 90. maddesi gereğince uygulanması gereken kararları hatırlatanları bile düşmanlaştırdılar, şeytanlaştırdılar” ifadelerini kullandı.
"Demirtaş kararı uygulanmalıdır"
Selahattin Demirtaş’a terörist muamelesi yapıldığına dikkat çeken Gökçen, “Yıllarca başta Demirtaş olmak üzere ama onu savunan da herkese terörist muamelesi yaptılar. Ama yıllar geçtikten sonra bir siyasi atmosfer değişiyor. Bir kişinin ağzından, iki dudağının arasından bir cümle çıkıyor diye baştan aşağı bambaşka bir siyasi duruma uyanıyoruz. Bir siyasi partinin genel başkanını cezaevine koyarak, bir siyasetçiyi tutuklayarak, ondan sonra da itibarına saldırarak, yıllarca bir siyasi partiyi kapatmak üzerinden propaganda yaparak veya partilere oy verenleri, meşru siyasi partilere oy verenleri şeytanlaştırarak siyaset yaparsanız ancak toplumu daha fazla kutuplaştırırsınız. Toplumsal barışa daha büyük zararlar verirsiniz. Bu zararlardan geç de olsa dönülecekse bu tabii ki herkesin hayrınadır ama büyük dersler almak gerekiyor. Çünkü rejim kendisine yeni düşmanlar belirliyorsa eğer o zaman sadece bir haksızlığa yenisinin ekleneceği, yeni süreçlere uyanmak yerine, devam etmek yerine tam tersine bir daha hiç bu haksızlıkların yaşanmayacağı bir sistem inşa etmemiz gerekiyor. O yüzden ben tekrar altını çizmek istiyorum: Demirtaş kararı uygulanmalıdır. Bu ilk karar değildir. Daha önce de kararlar verilmiştir. Geç bile kalınmıştır. Ama derhal uygulanması gereken bir karardan bahsediyoruz. Bunu siyasetçiler değil zaten, mahkemeler söylemiş” dedi.
CHP Kocaeli Milletvekili Harun Özgür Yıldızlı da “Bugün 19 Mart sürecinde başlayan bu hukuksuzluklar, adaletsizlikler kapsamında bugün İzmir'de yol arkadaşlarımızı ziyarete geldik. Bu kapsamda önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık, Heval Savaş Kaya ve Mehmet Ali Çalışkan'ı burada ziyaret ettik. Türkiye'deki adaletsizlik, hukuksuzluk ortadan kalkana kadar biz yol arkadaşlarımızı bırakmayacağız. Türkiye'ye demokrasiyi getirene kadar mücadeleye devam edeceğiz” dedi. (AA-ANKA)
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
|||||
|
|
|||||||
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |











Künye
İletişim
Facebook
Twitter
RSS
Sitene Ekle
Günün Haberleri