İzmir'de kadınlardan '25 Kasım' yürüyüşü... 'Vazgeçmeyeceğiz' mesajı

Asena TUNCA/GERÇEKİZMİR - 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde İzmir’de kadınlar alanlara çıktı. Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bir araya gelen kadın örgütleri, kortej halinde Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne yürüdü.

YÜRÜYÜŞE GENİŞ KATILIM?
Yürüyüşe DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk’un yanı sıra çok sayıda kadın örgütü ve kadınlar katıldı. Renkli dövizler ve pankartların taşındığı yürüyüşte, kadınlar eşitlik ve özgürlük taleplerini dile getirdi.

SLOGANLAR MEYDANDA YANKILANDI?
Yürüyüş boyunca “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa”, “Kadın, yaşam, özgürlük” ve “Rojin Kabaiş isyanımızdır” sloganları atıldı.

Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde İzmir Kadın Platformu adına basın açıklaması okundu.
Basın açıklamasında, 65 yıl önce Dominik’te diktatörlüğe karşı direnen Mirabel kardeşlerin mücadelesine vurgu yapılarak, bugün dünyanın dört bir yanında kadınların ve LGBTİ+’ların erkek-devlet şiddetine karşı ses yükselttiği ifade edildi.

Kadınlar, iktidarın kadın, çocuk, LGBTİ+ ve doğa karşıtı politikalarının derinleşen ekonomik krizle daha görünür hale geldiğini belirtti.

"KADINLAR KUTSAL AİLE MİTİNİN İÇİNE HAPSEDİLMEK İSTENİYOR
Açıklamada, 12. Kalkınma Planı ve “Aile Vizyon Belgesi” kapsamında kadınların ucuz, güvencesiz ve esnek çalışmaya yönlendirildiği, bakım emeğinin sömürüsünün derinleştirildiği vurgulandı.?Kadınlar, “Asgari ücret açlık sınırının altındayken, kamusal kreşler yokken ‘Aile Yılı’ ilan etmek bakım emeğinin sömürüsünü artırmaktan başka bir şey değildir” dedi.

EMEK VE ONUR KAVGASI SÜRÜYOR
Kadınlar, Temel Conta, Digel, TPI ve Şık Makas gibi birçok işyerinde kadın işçilerin tacize, mobbinge ve düşük ücretlere karşı direnişini selamladı.?Son dönemde artan iş cinayetlerine dikkat çekilerek, Dilovası’nda Zara’nın taşeron fabrikasında hayatını kaybeden 3 kız çocuğu ve 3 kadın işçinin ölümünün “kasten işlenen bir cinayet” olduğu vurgulandı.
“İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden iktidar kadınları hedef almaya devam ediyor”
Açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede feshedilmesine yeniden tepki gösterildi.?Boşanma hakkına getirilen arabuluculuk uygulaması, nafaka hakkına yönelik girişimler ve Diyanet’in kadınlara dair fetvaları “kadınların yaşam haklarına doğrudan saldırı” olarak nitelendirildi.

ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMLERİNE DİKKAT ÇEKİLDİ
2025’te yalnızca yılın ilk on ayında 235 kadın cinayeti işlendiği, 247 şüpheli kadın ölümünün kayda geçtiği aktarılarak şu ifadeler kullanıldı: "Gülistan Doku’nun faillerini bulmayanlar, aile-cemaat-tarikat işbirliği ile öldürülen Narin Güran’a ne olduğunu açıklayamıyor, Rojin Kabaiş cinayetinin üstünü şüpheli ölüm olarak kapatmaya çalışıyor. Hiçbir kadının ölümünü şüpheli olarak bırakmayacağız diyen kadınların mücadelesi sonucunda Rojin’in ölümünden tam bir yıl sonra Adli Tıp Kurumu raporlarında Rojin’in üzerinde iki ayrı erkeğe ait DNA bulunduğunu açıklandı. Bu ülkede kadınlar, çocuklar katlediliyor, kaybediliyor. Deliller gizleniyor, failler korunuyor.  Öldürülen, kaybedilen kadınların, çocukların akıbeti milyonların gözleri önünde gizleniyor."
Kadınlar, Ortadoğu, Kafkasya, Afrika ve Ukrayna’daki savaşların en ağır yükünü yine kadınların ve çocukların taşıdığını belirterek, Filistin’de kadın ve çocuklara yönelik katliamı kınadı.
“LGBTİ+’lara yönelik nefret yasalaştırılamaz”
11.Yargı Paketi’nde LGBTİ+’ları hedef alan düzenlemelerin geri çekilmesini kadınların ve LGBTİ+’ların ortak mücadelesinin sonucu olduğu belirtilen açıklamada şöyle denildi: "11.Yargı Paketi ile ahlak bekçiliğine soyunan iktidar, doğuştan gelen biyolojik cinsiyete aykırı tutum ve hayasızca hareket diyerek neyi dahi tanımladığı belli olmayan ifadeler ile LGBTİ+’lara hapis cezasını getirmeyi hedefleyen, LGBTi+lara yönelik şiddeti meşrulaştıran, hormona erişimi engelleyen, suça sürüklenen çocukların faillerin sırtını sıvazlayıp çocukları cezalandırmayı hedefleyen yargı paketini kadınların ve LGBTİ+’ların tepkisi sonucu geri çekmek zorunda kaldı. Biz kadınlar ve LGBTİ+’lar direnişimizi birbirimize miras olarak bırakıyor, birbirimizden aldığımız güç ile ellerimizi sıkıca tutuyoruz. Akademisyeninden, sanatçısına, yazarına kadar uyguladığı şiddeti ataerkil sistemin ona sunduğu koruma kalkanlarının arkasına saklamaya çalışarak örtbas etmeye çalışmasına karşı kadınlar susmuyor. Cesaretini birbirine bulaştırarak yaşadığı şiddeti anlatmaya devam ediyor. Yıllarca uğradığı şiddetin karşısında yaşamını savunuyor. Hiçbir kadının kirpiği yere düşmesin diye, hikayemiz yarım kalmasın, ismimiz anıt sayacın eklenmesin diye gücümüzü birbirimizden alacak, dayanışmamız ile yeni bir yaşamı kuracağız. Kimliğimiz, bedenimiz, aşkımız sizin yargı paketlerinize sığmadı/ sığmayacak."
Açıklama, mücadele kararlılığı vurgusuyla son buldu:
“Makbul kadın olmayacağız. İstanbul Sözleşmesi’nden, nafaka hakkımızdan, eşit yurttaşlık taleplerimizden vazgeçmeyeceğiz. Erkek egemen kapitalist düzene karşı eşit ve özgür bir hayatı kazanana kadar örgütlü mücadelemiz sürecek. Hiçbir kadın, hiçbir zaman yalnız yürümeyecek.”