Soyer’in avukatı Aydın 15 saatlik maratonu değerlendirdi: Tahliye olanla, tutukluluğu devam eden arasında ne ayrım var?

Efe Can TAN/GERÇEKİZMİR - Kamuoyunda ‘kooperatif davası’ olarak anılan İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden İZBETON’da yolsuzluk yapıldığı iddiası üzerine başlatılan soruşturmada Aliağa Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki mahkeme salonunda düzenlenen ilk duruşma 3 günde yapılan 3 oturumla tamamlandı. Davanın ilk duruşmasının ilk oturumu 19 Eylül Cuma, ikinci oturumu 22 Eylül Pazartesi ve ara karar verilen son oturumu ise 23 Eylül Salı günü gerçekleştirildi.

15 SAATLİK MARATON!

Dün gerçekleştirilen, verilen aralarla birlikte yaklaşık 15 saat süren üçüncü ve son oturumda mahkeme ara karar verdi. Sabah 09:30'da başlayan duruşmada ara karar gece yarısının geçildiği saatlerde açıklandı. 

Duruşmada savcı mütalaasını sundu. İZBETON Yönetim Kurulu Üyesi Levent İşler, İZBETON Yönetim Kurulu Üyesi Sevcan Tınaztepe ve İZBETON Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Sertaç Dölek'in tahliyesi, Soyer ve Aslanoğlu'nun da aralarında bulunduğu 8 sanığın ise tutukluluk hallerinin devamı yönünde görüş bildirdi. Mütalaanın ardından tutuklu sanıklar ve avukatları mütalaaya ilişkin savunma yaptı.

(Tunç Soyer)

SOYER, ASLANOĞLU VE KAYA’NIN TUTUKLULUK HALLERİNE DEVAM KARARI ÇIKTI!

Heyet, İZBETON Yönetim Kurulu Üyesi Levent İşler, İZBETON Yönetim Kurulu Üyesi Sevcan Tınaztepe, İZBETON Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Sertaç Dölek, İZBETON Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Gürhan Özata ve İZBETON eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Alphan Bozan’ın tahliyelerine; İzmir Büyükşehir eski Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, SS İş Dünyası Konut Yapı Kooperatifi Başkanı Başkanı Cihangir Lübiç, İZBETON eski Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Şimşek, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Genel Sekreteri ve İZBETON Yönetim Kurulu Başkanvekili Barış Karcı ve eski İZBETON Genel Müdürü Heval Savaş Kaya’nın tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Heyet, savunması alınan tüm tutuksuz sanıkların adli kontrol şartlarının kaldırılmasına, gelmeyen sanığın zorla getirilmesine, Sayıştay üyelerinden oluşan bilirkişilerden rapor aldırılmasına hükmetti. Heyet duruşmayı İzmir Adliyesi’nde görülmek üzere 13 Ekim tarihine erteledi.

(Şenol Aslanoğlu)

Duruşmada savunma yapan önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in avukatlarından Murat Aydın 3 günlük duruşma mesaisini ve 15 saatlik son maratonu değerlendirdi.

(Murat Aydın)

“TAHLİYE EDİLENLE, TUTUKLULUĞU DEVAM EDEN ARASINDA NE GİBİ BİR AYRIM VAR?”

Aydın sözlerine şöyle başladı: İddiaların tümünün ceza yargılamasının konusu olmadığı bir şekilde ortaya konuldu. Bir ticari uyuşmazlığı ceza mahkemesi önünde görüyoruz. Bu bakımdan bu ticari uyuşmazlığın ceza yargılamasına konu olmaması gerekir. Bırakın tutuklamayı ceza yargısının bile açılmamış olması gerekir. 11 kişi tutukluydu. Mahkeme dünkü kararı ile 5 kişinin tahliyesine karar verdi. 6 kişi hakkında tutukluluk hallerinin devamlarına karar verdi. Burada tutuklamanın koşulları hiçbir şekilde yok. Dünkü kararda tahliye ettiği sanıkla, tutukluluk halinin devamına karar verdiği sanık arasında ne gibi bir ayrım var onu hiç ortaya koymadı. Çünkü böyle bir ayrım yok. Benzer suçla suçlananlardan kimisi tutuklu, kimisi tahliye edildi. Bütün adli kontrol kararları da kaldırıldı tutuksuz sanıklar hakkındaki. Tutuklu olup da tahliye kararı verilenler için de adli kontrol kararı verilmedi. Hatta savunması alınan sanıkların duruşmaya gelmeyebileceğine karar verdi. Tutuklu sanıkların cezaevinde olmasının hiçbir haklı gerekçesi yok. Bu davada bir dolandırıcılık fiili yok.

“DEĞİŞİKLİK BASKI OLUŞTURDU”

Duruşmalar başlamadan önce mahkeme heyetinin birden çok kez değişmesi hakkında konuşan Aydın, “Türkiye’de yargının içinde bulunduğu davadan bağımsız değil bu dava da. Yargıya yönelik baskıların sonuçlarını bu davada da görüyoruz. Davaya bakacak mahkeme heyetinde üç kez değişiklik yapıldı. Bu değişiklikler mahkeme heyeti üzerinde bir baskı oluşturdu. Kararlara ne kadar etki ettiğine dair yorum yapmak doğru olmaz. Bu etkinin yapılmaya çalışıldığını görmek gerek. Davanın cezaevi içerisinde görülmesi apayrı bir hukuka aykırılık bunu da dile getirdik. 13 Ekim’deki duruşma İzmir Adliyesi’nde yapılacak en azından bu olumlu bir sonuç. Savunmalarımızı daha ayrıntılı şekilde dile getireceğiz. Yine tahliye talep edeceğiz. Biz yargılamaların kendi olağan süreçleri ile yürütülmesini isteriz. Mekan bakımından da olağan süreçler yürütülsün isteriz. Olağan süreçler olmadıkça. Dün bir meslektaşımız da söyledi, “Yargılama adil olduğu kadar, adil de görünmelidir” diye… Bir mahkemenin heyeti üç kez değişiyorsa ve duruşma cezaevi kampüsünde yapılıyorsa görünüşte adaletin sağlandığı söylenemez. 40 gün içinde 3 defa heyette değişiklik gördük. Değişiklikler mahkemenin kararını nasıl etkiledi yorum yapmak mümkün değil ama en azından görünüşte adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini söyleyebilirim. Kendilerini baskı altında hissettiklerini söyleyebilirim. Mahkemelerden her türlü baskı girişimlerine rağmen tarafsızlıklarını koruyarak hukuka karar vermelerini bekleriz, onların görevidir bu. Bir mahkeme ne tür baskı altında olursa olsun, baskılara karşın hukuka uygun olduğunu düşündüğü kararı vermelidir. Mahkemeden talebimiz bu yönde olacaktır. ” dedi.

"TAHLİYE KARARI VERMESİ GEREKİR"

13 Ekim’de görülecek davanın ikinci duruşması hakkındaki beklentilerine dair konuşan Aydın, “Mahkeme süreçlerini özellikle böyle bir davada mahkemenin nasıl bir karar vereceğini tahmin etmek mümkün değildir. Bu dava bir ceza davasına konu olmayacak bir iddiaya dayalı dolayısıyla tutukluluk hallerinin sürdüğü her gün bir hak ihlalidir. Hukuka aykırıdır. Tutuklamanın hiçbir koşulu söz konusu değil. Bu yüzden tahliye kararı vermesi gerekir” ifadelerini kullandı.