EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, “Sanayicilerimizin yüksek işgücü ve finansman maliyetleri yanında enerji maliyetlerindeki olası artışı taşıyabilmesi oldukça zordur. Enerji girdilerine zam yapılması yerine kayıt dışı işlemlerin azaltılarak vergi tabanının genişletilmesi ve böylece vergi hasılatının artırılması, enflasyonla mücadelede daha etkili bir uygulama olacaktır. Döviz ihtiyacımız oldukça fazladır ve bunun en önemli kaynağı ihracattır. Dolayısıyla eksik değerlenen değil, gerçekçi değerlenen bir döviz düzeyi gerekiyor” dedi.
Uygun konjonktür
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, dört yıl sürecek seçimsiz bir döneme girilmesi nedeniyle Türkiye ekonomisindeki konuların kalıcı çözümü için uygun konjonktürün yakalanmış olduğunu söyledi.
Bu konular içinde enflasyonun çözülmesi gereken en büyük ve en acil olanı olduğunu dile getiren Başkan Yorgancılar, “2021 yılı sonlarıyla birlikte önce kur artışlarının getirdiği maliyet artışları, daha sonra da canlı talebe bağlı olarak artış eğilimine giren enflasyonla mücadelede başarılı olmak zorundayız. Aksi halde ne içeride kaynak dağılımında etkinliği sağlayabiliriz, ne de küresel pazarlarda rekabet gücümüzü koruyabiliriz. Bu nedenle güçlü bir enflasyonla mücadele stratejisine ve başarı için de tüm toplum kesimlerinin desteğine ihtiyaç bulunuyor. Yaz aylarının getireceği olumlu mevsimsel etkiler ile Temmuz ve Ağustos aylarının sağlayacağı güçlü baz etkisini kalıcı düşük enflasyon için avantaja dönüştürmemiz gerekiyor” dedi.
Enerji maliyetleri
Gelinen noktada sanayicilerin yüksek enflasyonist süreçte üç boyuttan bedel ödediğine dikkat çeken Yorgancılar “Yükselen reel ücretler nedeniyle işgücü ve artan faizler nedeniyle de finansman maliyetlerinde çok ciddi artışlarla karşılaştık. Kurlardaki artışların da genel olarak enflasyonun altında kalması, yani TL’nin döviz karşısında değerlenmesi söz konusu oldu. Bu durum, yani TL’nin iç değeri düşerken dış değerinin artması, ihracatçılarımızı zorlamamaya başladı. Böylesi koşullar geçerliyken sanayicilerin gerek tedarik ve nakil, gerekse üretim aşamalarında temel girdilerinin başında gelen akaryakıt, doğalgaz ve elektrik fiyatlarına zam yapılması hem enflasyonist eğilimleri güçlendirecek, hem de ihracatı güçleştirecektir. Sanayicilerimizin yüksek işgücü ve finansman maliyetleri yanında enerji maliyetlerindeki olası artışı taşıyabilmesi oldukça zordur. Ayrıca talebin ve dolayısıyla da talep kaynaklı enflasyonun düşüş eğilime girmesinin beklendiği bir dönemde enerji girdilerine yapılacak zamlar, maliyet kaynaklı enflasyonun artmasına neden olacak ve bu da enflasyonla mücadeleyi sekteye uğratabilecektir” diye konuştu.
Elektrik ve doğalgaz için verilen sübvansiyonlar nedeniyle devlet bütçesinden önemli bir miktarda kaynak kullanıldığının ve bu nedenle bütçe dengelerinde bozulma yaşandığının farkında olduklarını vurgulayan Yorgancılar, “Enflasyonla mücadelenin yanında gerek bütçe açığının azaltılması, gerekse haksız rekabetin önlenmesi için önümüzdeki dönemde yapılması gereken en önemli şey, kayıt dışı ekonomiyi minimize etmektir. Enerji girdilerine zam yapılması yerine kayıt dışı işlemlerin azaltılarak vergi tabanının genişletilmesi ve böylece vergi hasılatının artırılması, enflasyonla mücadelede daha etkili bir uygulama olacaktır. Yine arazi rantları ile finansal rantların da makul düzeyde vergilendirilmesi sürece, yani enflasyonla mücadeleye olumlu katkı yapacaktır. Enflasyonla mücadelede para politikası imkanlarının önemli ölçüde kullanılmış olması, maliye politikası araçlarının önemini artırmıştır. Bu nedenle kayıt dışı ile mücadele, rantların etkin olarak vergilendirilmesi yoluyla vergi gelirlerinde artışın ve özellikle de kamu harcamalarındaki artışın kontrol altına alınması, enflasyonla mücadelede enflasyonu körükleyecek enerji zamları yerine tercih edilmelidir” ifadesini kulandı.
Gerçekçi değerlenen döviz
Sürece ilişkin kur faktörüne de değinen Yorgancılar, “Enflasyonla mücadelede gerçek ve kalıcı başarı kurları düşük tutarak sağlanamayacak; çok kez kullanılan bu yöntemin sonucunda yüksek cari açık oluşacak ve eninde sonunda kur artışı yoluyla yeniden enflasyonist süreç yaratacaktır. Döviz ihtiyacımız oldukça fazladır ve bunun en önemli kaynağı ihracattır. Bu nedenlerle uzun vadeli istikrar açısından döviz kurlarını düşük tutmanın anti-enflasyonist etkisinden değil, ihracatı zorlaştırmaması etkisinden faydalanılması daha uygun olacaktır. Bu nedenle eksik değerlenen değil, gerçekçi değerlenen bir döviz düzeyi gerekiyor” diye konuştu.