Özgür Özel, Akın Gürlek'e meydan okudu: İspatı elimde!

17 Haziran 2025 Salı   13:55

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM'deki haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.

Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Kolay bir grup konuşması değil. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanımız kardeşim Ferdi Zeyrek'i kaybettik. Feci bir kaza. Ardından 3 gün dualarla geçen bir mucize bekleyen 3 gün. Ardından da acı bir kayıp, Türkiye siyasi tarihine geçen, Manisa tarihine geçen bir cenaze ve ardından on binlerin, günlerce süren taziyeleriyle ve ardından hayata dönmenin, siyasete dönmenin zaruretiyle Bayburt, Ekrem başkanımızın duruşması ve bugün karşınızdayım.

Karşımda bundan birkaç ay önce belediye meclis üyeleriyle birlikte ilçe başkanlarıyla birlikte buraya geldiklerinde Manisa'daki ortak siyasi geçmişimizi anlatırken Cumhuriyet Halk Partisi'nin yüzde 6'yı da alıp sonra hep beraber herkesin emeğiyle yüzde 60'lara çıktığı Manisa hikayesini anlatırken kardeşim Ferdi oturduğu yerden ayağa kalkmış...

Sonra onunla birlikte Manisa'dan gelen herkes ayağa kalkmış. Ve bu söz bu sözleri alkışlamıştı. Sonra da bana her seferinde "Abi ne güzel anlattın. Şunu bir daha anlat." derdi. Maalesef son kez Manisa'daki cenaze töreni sırasında tabutu başında anlattım. O hikaye Atatürk'ün partisinde siyaset yapanların umudunun hikayesidir.

"SANA SÖZ VERİYORUM"

Dürüst siyaset, birbirini sevenlerin siyaseti başarılı olacak. Yüzyıl sonra Ferdi kardeşim, bir kez daha hep birlikte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisini iktidar yapacağız. Sana söz veriyorum.

SÜLEYMAN DEMİREL'İ ANDI

Bugün siyasi tarihimize damga vuran bir ismin vefat yıldönümü Süleyman Demirel'in. Altı kere gelip yedi kere gitmiş ama hep sandıktan çıkmış. Kazanınca da, kaybedince de saygıya, sandığa saygı duymuş. Darbeler görmüş ama darbeye yeltenmemiş bir ismin vefat yıldönümüdür. 10. yıldönümünde cezaevlerinde geçen hayatıyla ama bir yandan Cumhuriyet Halk Partisi ile çok sert rekabetiyle ama demokrasi fikrinden sapmadan rakibine karşı asla ve asla devletin imkanlarını yargıyı ve diğer imkanları kullanarak darbe girişimine yeltenmemiş. Darbelerin mağduru olmuş ama bir dönem mağdurken daha sonra darbelerin amiri, dönemin zalimi olmuş birisi olmamayı başarmış. Merkez Sağı'nın önemli ismi Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i... Çok partili, çok renkli, çok sesli ve özgür bir Türkiye hedefine sağdan yürüyen Süleyman Demirel'i Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir kez daha rahmetle anıyoruz.

"MADDE GEÇERSE ZEYTİNLİKLER MADENE AÇIKACAK"

Kurban Bayramı'nı geride bıraktık. Bayram tatili dolayısıyla bir süredir çalışmayan, geçen hafta sadece seçimlerini tamamlayıp yasa çalışması yapmayan meclisimiz bugün tekrar mesaiye başlayacak. Bu vesileyle hem Cumhuriyet Halk Partisi grubunun belirlediği ve mecliste seçilen Başkanlık Divanı üyelerimizi, hem diğer partilerden seçilen Başkanlık Divanı üyelerini hem de bundan sonraki süreçte grubumuz adına görev yapacak olan grup yönetim kurulu üyelerini, önceki görevlerini yapan arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi, minnetlerimizi ileterek yeni görevlerinde başarılar diliyorum.

Maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi bir inadı sürdürüyor, bir tekrarı sürdürüyor. Benim mecliste geçirdiğim 14 yıl ve AK Parti'nin mecliste geçirdiği bugüne kadarki 23 yıl defalarca onların zeytinliklere saldırdığı yasa tekliflerini gece yarısı önergelerini efendim ilgili komisyonlardaki çabalarla eklenmeye çalışılan maddeleri geri püskürtmekle geçti.

Çevreciler yorulmadı, biz yorulmadık ama anlaşılıyor ki zeytinin ve doğanın düşmanları da yorulmamış. En son 2022'de büyük tartışmalarla ve AK Parti içinde de bir yarılma yarattıktan sonra geri çekilen zeytinliklerle ilgili düzenlemeyi bir kez daha getirmeye çalışıyorlar. Eğer madde geçerse zeytin alanları madencilik faaliyetlerine açılacak.

 Zaten başta Karadeniz kıyıları olmak üzere Türkiye'nin herhangi bir yerinde uçaktan baktığınızda, helikopterden baktığınızda nasıl bir vahşi madencilik. Ordu Giresun başta olmak üzere birçok şehirde alanın yüzde 70'inin, 80'inin maden aramasına açılmış olması Yeşil güzelim dağlarımızın her birisinin delik deşik olması her birimizin içini yaralıyor. Zeytin tüm kutsal kitaplarda bulunan Anadolu için fevkalade önemi bulunan besin değeri ayrı, barışa yapılan tarihsel atfı ayrı. Anadolu toprakları için en önemli, en kıymet verilen adeta kutsal bilinen ve insanların gözü gibi baktıkları hem ülke ekonomisine katkısıyla hem aile ekonomileriyle katkısıyla hem bulundukları alanların korunmasından dolayı doğanın daha fazla tahrip edilmesine engel olmasıyla son derece önemli bir ağaç.

"OMUZ OMUZA MÜCADELE ETMEYE DAVET EDİYORUM"

 Şimdi bir kez daha zeytinliklerde maden aramak istiyorlar. Bu konuda grubumuz elbette en önemli direnci gösterecek. Yine sivil toplumla dayanışma halinde olacağız. Akbelen'deki direnişin ruhuyla tüm Türkiye'deki hangi görüşten olursa olsun doğayı sevenleri, ağacı sevenleri ve zeytini sevenleri AK Parti'nin bu saldırısına karşı bir kez daha omuz omuza mücadele etmeye davet ediyorum.

"TÜRKİYE'NİN YÜZDE 55'İ ASGARİ ÜCRETLİ, ALMANYA'DA YÜZDE 9"

2025 yılının ilk yarısına geldik. 2018 yılından bu yana süren 19 Mart darbesi sonrası ise milletin üzerine karabasan gibi çöken bir krizin içindeyiz. Hatırlayalım geçmişte bu ülkede krizler yaşandığı yıllarla anılır. Ama bu sefer o 2018 krizi bitmek bilmedi.

Çünkü bizim zamanında itiraz ettiğimiz önce çok destek verse de 2021 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi revize edilmelidir diye Sayın Bahçeli'nin de 100 maddelik bir öneri paketini sistemin revizyonuna yönelik herhalde 16-18 madde ve toplamda 100 maddelik bir rejime yönelik revizyon paketini ittifak ortağıyla paylaştığı her geçen gün Erdoğan için değil Erdoğan için yapılmış bir anayasanın nasıl her birimize dar geldiğini, kendisine tanınmış yetkilerin nasıl milletin felaketi olduğunu, iç politikada, dış politikada ama bilhassa ekonomide nasıl bir çöküş yaşadığımızı hep birlikte görüyoruz.

 Bayburt'a gittiğimde Bayburt'ta bir annem "Altın hesabı iyiydi. Niye bıraktın?" dedi. Aslında bırakmadık ama o kadar yakıcı gündemler ve o kadar farklı izah edilmesi gereken hususlar var. Belki birkaç hafta ara verdik. Annem "Altın hesabı iyidir. Şaşmaz, şaşmaz." dedi ve altın hesabını hatırlatmak istedi.

"AÇIKLAMAYIP, MASKELİYORLAR"

Ben hem altın hesabını hem de onunla birlikte bu ülkenin ekonomisine ilişkin çok çarpıcı bazı değişimleri sizlerle bir kez daha günün bugüne uyarlayarak ifade etmeye çalışacağım. Birincisi asgari ücret büyük bir sorun. Çünkü Türkiye'de asgari ücret olmuş temel ücret. Asgari ücret olmuş ortalama ücret.

Almanya'da Alman Sosyal Demokratları, bizim yoldaşlar büyük bir mücadele veriyorlar. Asgari ücretin genel ücretler içindeki payı çok yüksek diye. Yüzde 9 onlarda. Onlarda asgari ücret ilk yıl alınan kıdemle birlikte hızla uzaklaşılan bir ücret. Sadece ilk bir yıl anılıyor. yüzde 9'muş, dert ediyorlar. Türkiye'de yüzde 55, yüzde 60'a yakın. 2021'den beri bu veriyi çok yükseldiği için açıklamayıp maskeliyorlar.

"TÜİK HESABINA GÖRE VERİLİRSE EYVAH"

Normalde birisine zam yapacaksanız nasıl yaparsınız? Maaşının üstüne enflasyonu koyarsınız ki son zamdan beri enflasyonun götürdüğünü telafi etmeniz lazım. Üstüne de bir refah payı koyarsınız. Yerinde mi sayacak? Ülke büyüyor diyorsun, ekonomi büyüyor diyorsun, büyüme var diyorsun. Ben büyüyeyim sen dur olmaz. Bir de refah payı. Refah payı vermiyorlar. Büyümeden pay vermiyorlar.

Sadece enflasyonu veriyorlardı ama o enflasyonun iki sorunu var. Biri TÜİK enflasyonu olması. "Tayyip Erdoğan'ı Üzmeyen İstatistik Kurumu'nun" enflasyonu. Normalde enflasyon yüzde 80, TÜİK onu yüzde 39 hesaplamayı başarıyor. Zaten burada bir yarı yarıya kayıp yaşanıyor. Bir de üstüne bu sene dediler ki hedef hedef enflasyon gerçekleşen enflasyonu değil hedeflenen enflasyonu vereceğiz. Bu sefer oradan da bir 15 puan daha insanların cebinden para çaldılar ve böylelikle en en en makul hesaba göre 35.000 lira olması gereken, en düşük hesaba göre 30.000 lira olması gereken asgari ücrete 22.000 verdiler. 22.000. Yani her asgari ücretlinin cebinden en az 8.000 lirayı çaldılar.

Üstüne de bu senenin enflasyonu yaşanıyor. AK Parti son seçildiğinde seçime niye gidiyorsun? Millete ülkeyi nasıl yöneteceğini söylüyorsun. O da sana oy veriyor. Son seçime gittiğinde seçimden önce şöyle söylüyordu Erdoğan: "Enflasyon tek haneyi geçtiyse yani yüzde 9'un üstündeyse, çift haneliyse yılda dört kez asgari ücreti güncellemek lazım.

"KABUL EDİLEBİLECEK BİR TARAFI YOK"

Onu dediği sene ve bir önceki sene de iki kez güncellemişti. Temmuz zammı da vermişti. Yetmiyordu, azdı, enflasyon yakamı yanlıştı ama hiç olmazsa Temmuzda bir ara zam geliyordu. Onu yeterli görmedi beyefendi. Martta, Temmuzda, Ekimde, Aralıkta yapalım dedi. Alkışı aldı. Oyu aldı. İlk turu kazanamadı. İlk tur 2. tur arası en çok konuştuğu konu bir bu, bir de mülakatın kaldırılmasıydı.

Seçimi kazandı. Takip eden sene, geçen sene 1 lira bile asgari ücrete zam yapmadı. Şimdi 22.100' liralık asgari ücret TÜİK'in 5 aylık enflasyon hesabına göre bile şu anda 19.000'ya düştü. Alım gücü açısından. TÜİK'e göre. Bir ay daha var. 18.000 küsur liraya düşecek ve önümüzdeki 6 ay daha bu maaşla geçinin diyorlar. Bunun kabul edilebilecek bir tarafı yok.

Aynı şekilde emekliler 14.500 gibi bir sefalet maaşıyla geçiniyorlar. Emekli maaşlarına TÜİK hesabına göre bir şey yaparlarsa eyvah ki eyvah. 15,5 falan yapacaklar yıl sonuna kadar. Oysa ki oraya da mutlaka bir seyyanen zam yapılması gerekiyor. Biz bununla ilgili olarak hem sendikaları gezdik. Geçtiğimiz hafta zor bir haftaydı. Ara vermek durumunda kaldık ama hızla diğer konfederasyonları, esnaf birliklerini, tüketici birliklerini, emeklilerin yapılarını ulaşabildiğimiz tüm yapıları da gezerek fikirlerini alıyoruz ve Genel Başkan Yardımcılarımız, ilgili üç Genel Başkan Yardımcımız doğru bir paket üzerinde çalışıyorlar ve kamuoyunun karşısına asgari ücrete karşı mutlaka ve mutlaka hem geçinilebilir bir asgari ücret hem küçük esnafı çok koruyan kobiye ciddi destek veren ve sanayiciye de artışı sanayiciyle paylaşan bir destekleme modeli ile birlikte karşılarına çıkacağız.

"İNANMAYAN AK PARTİLİ ÇIKSIN BİZİ MAHCUP ETSİN"

Asgari ücret ne durumda? Bayburtlu teyzem altın hesabı şaşmaz deyince son halini getirdik. Asgari ücret 2002 yılında 7 tane çeyrek altın satın alıyordu. İnanmayan AK Partili çıksın. Hesaplasın bizi mahcup etsin. Ben Türkiye'nin her yerinde esnaf gezerken bir kuyumcu görünce alıyorum hesap makinesini önüme ya da esnafın önünde duruyor. Biz söylüyoruz. 2002'de bakıyoruz altın kaç para? En Asgari ücret kaç para? Zaten tık tık tık hesaplıyorlar. 7 çeyrek altın alıyor AK Parti geldiğinde asgari ücretli. Bu senenin başında 4 çeyrek altına düşmüştü. Büyük kayıp. Şu anda 3 çeyrek altına düştü asgari ücret. 7 çeyrek altından 3 çeyrek altına düştü. Kayıp eldekinden fazla. 7'nin dördünü kaybetmiş asgari ücretli, 3'ü duruyor. Bu tablo asgari ücretlerinin. Emekli maaşı daha da berbat bir durumda. Emekli 2002 yılında 8 çeyrek altın alıyormuş en düşük emekli maaşım. Bu senenin ocağında 3 çeyrek altına düşmüş. Şu anda 2 çeyrek altın. 6 çeyrek altın kayıp. 8 çeyrek altın alabilen emekliden 4 biri iki çeyrek altına düşen emekli.

En arkada bir ablam oturuyor. Elini kaldırdı. Hesabı yapınca elini böyle dizine vuruyor. Vah vah diye. Bu abla. Bu şu ablama alkışlayalım. Nereden geliyorsun sen? Muş'tan. Muş'tan.. Eyvallah.

Önümüzdeki haftalar içinde mutlaka ifade edeceğiz. Ama öncelikle şunu göstereyim. Asgari ücret ne durumda? Bayburtlu teyzem altın hesabı şaşmaz deyince son halini getirdik. Asgari ücret 2002 yılında 7 tane çeyrek altın satın alıyordu. İnanmayan AK Partili çıksın. Hesaplasın bizi mahcup etsin. Ben Türkiye'nin her yerinde esnaf gezerken bir kuyumcu görünce alıyorum hesap makinesini önüme ya da esnafın önünde duruyor. Biz söylüyoruz. 2002'de bakıyoruz altın kaç para. En asgari ücret kaç para? Zaten tık tık tık hesaplıyorlar. 7 çeyrek altın alıyor. AK Parti geldiğinde asgari ücretli. Bu senenin başında 4 çeyrek altına düşmüştü. Büyük kayıp. Şu anda 3 çeyrek altına düştü asgari ücret. 7 çeyrek altından 3 çeyrek altına düştü. Kayıp eldekinden fazla. 7'nin dördünü kaybetmiş asgari ücretli. 3'ü duruyor.

Bu tablo asgari ücretlerinin. Emekli maaşı daha da berbat bir durumda. Emekli 2002 yılında 8 çeyrek altın alıyormuş en düşük emekli maaşı. Bu senenin ocağında 3 çeyrek altına düşmüş. Şu anda 2 çeyrek altın. 6 çeyrek altın kayıp. 8 çeyrek altın alabilen emekliden dörtte biri iki çeyrek altına düşen emekli. En arkada bir ablam oturuyor. Elini kaldırdı. Hesabı yapınca elini böyle dizine vuruyor. Vah vah diye bu abla. Bu şu ablama alkışlayalım. Nereden geliyorsun sen? Muş'tan. Nereden geliyorsunuz? Muş merkez. Eyvallah.

"BU MEMLEKETİ BU HALE GETİREN SENSİN"

Şimdi asgari ücretin 7 çeyrekten 4 3 çeyreğe düştüğü, emekli aylığının 8 çeyrekten 2 çeyreğe düştüğü durumda bakalım bu maaşla gidilen çarşıda pazarda durum ne? Elma geçen sene 25 lira şimdi 100 lira. Şeftali kilosu 50 lira şimdi olmuş 180 lira. Limon 30 liraymış olmuş 120 lira. Doğru mu? Doğru. Armut kilosu 40 liradan çıkmış 120 liraya. Erik 60 liradan 300 liraya çıkmış. Muz kilosu 50 liradan 120 liraya çıkmış. Kiraz 70 liradan 600 liraya çıkmış. Kimsenin alabildiği bir şey değil. Benim rahmetli amcam Almanya'daydı. Geldi herhalde 1980'ler babama dedi ki "Telat birader memleketin kıymetini bilin.

Almanya'da karpuzu dilimle satıyorlar." Ben o zaman çok şaşırmıştım, çok üzülmüştüm. Bu Almanya nasıl memleket? Karpuzu bile dilimlen satıyorlar diye. Dün bizim arkadaşlar gittiler bir markete. Dünkü alışveriş saati dakikası fiyatı belli. Markette olmaz yok. Bir elma alabilir miyim? Tabii 26 lira 20 kuruş. Bir limon ver 23 lira 51 kuruş. Bir şeftali 38 lira. Bir armut 31 lira 19 kuruş. Bir avuç kiraz 8 tane. 8 tek kiraz Allah rahmet eylesin. 8 tek kiraz 80 lira. 3 tek can erik 21 lira 60 kuruş. Bir tane muz 25 lira 91 kuruş. Bir kaseye 8 kiraz, 3 erik, bir şeftali, bir elma, bir limon, bir armut koydun mu 246 lira. İşte hani diyor ya ben ekonomistim ben bilirim ben. Bu memleketi bu hale sen getirdin Erdoğan sen başkası değil.

"ZAMMI ALACAĞIZ YA DA VERMEYENLERİ YOLLAYACAĞIZ"

Bunun için yaz geliyor. Yaza girerken önce meclis grubumuz emekliye seyyanen zam verilmesi için doğru bir seyyanen zamla emeklinin bu ıstıraptan kurtarılması için kanun teklifimizi hazırlıyor. Sunacağız ve meclis kapanmadan emekliye seyyanen zammı gündeme getireceğiz. Ayrıca asgari ücrete ara zam için hem temaslarımızı sürdürüyoruz. Hem asgari ücret önerimizi somutlaştırıyoruz. Onu önümüzdeki haftalarda netleştireceğiz ve asgari ücrete Temmuz hakkında seyyanen Temmuz ayında seyyanen zam yapılması için bir büyük mücadeleyi hem mecliste hem de sahada, sokakta, meydanda vermeye devam edeceğiz. Bu ülkedeki insanların seyyanen zam almak da ara zam almak da analarının ak sütü gibi helaldir. Bu zammı ya alacağız, ya vermeyenleri yollayacağız. Tabii bir yanda emekliler, bir yanda emekçiler, bir yanda da kamu emekçileri var. Kamuda çalışan ortalama maaşları 42.000 lira olan kamu emekçileri 5 ayda 6.500 lira kaybettiler maaşlarından.

"HERKESİ SOKAKTA MEYDAN HAK ARAMAYA DAVET EDİYORUM"

Ve 600.000 kamu emekçisi bunun 350.000'i 6 aydır. 250.000'i 3 aydır çerçeve sözleşme bekliyor. Taraflar Hak İş Türk İş ve Devlet Hak İş ve Türk İş taleplerini ilettiler. Onların talebi 1. 6 ay için %50 + %10 refah payıydı. Enflasyona uygun doğru beklentiyi doğru okuyan bir yaklaşımları vardı. 6 ay boyunca beklediler. Şimdi karşılarına ilk 6 ay için %16, 2. 6 ay için %8 gibi komik asgari ücretin enflasyonun çok çok altında asgari ücretliğe yaptıklarının bir benzeri yani gerçekleşen enflasyonu değil hedefi hedefi tutturamayan kim? Mehmet Şimşek. Hedefi tutturamayan kim? Onu atayan Erdoğan ama eziyeti çeken kamu işçisi. Buna karşı sendikalar itiraz ediyorlar. Yazın sıcak geçeceğini, mücadele içinde olacağını söylüyorlar. Tam da 15-16 Haziran işçi direnişinin 55. yıl dönümünde bütün emekçilere seslenmek isteriz. Sofrasında ekmeği her gün biraz daha küçülenlere, evladının ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma hatta kasabın, manavın önünden geçemez duruma gelenlere market fişi ile elektrik faturası arasında sıkışıp kalanlara açıkça ve dayanışma ruhuyla sesleniyoruz.

Artık mesele onurumuzca insanca, kardeşçe yaşama meselesidir. Burada hakkını alamayanlar var. Bunun AK Partili, MHP'li, DEM'li, İYİ Partili, CHP'li olmasının bir önemi yok. Bir yanda hakkını alamayanlar var, bir yanda hakkınızı vermeyenler var. Artık partileri, siyaseti bir kenara bırakıp alın terinin emek mücadelesinin başında birlikte mücadele etme zamanıdır. Geçmişte bu iktidara oy vermiş de olsa, halen veriyor da olsa ama artık hakkını alamayan, evladının ihtiyaçlarını karşılayamayan, zenginlere her imkan tanınırken bir yandan ezilen bütün yoksulları, bütün işçileri, bütün memurları mücadelenin parçası olmaya, meydanlara çıkmaya, sendikalarının çağrılarına uymaya, yapılan mitinglere destek vermeye, sokakta, meydanda hak aramaya davet ediyorum. Siz mücadeleye dahil oldukça hep birlikte çok daha güçlü olacağız.

"HERKESİ SENDİKALI OLMAYA ÇAĞIRIYORUM"

Buradan DİSK'e, Türk işe, Hak işe tüm bağımsız sendikalara ve memur sendikalarına sesleniyoruz. Siz meydanda olmak, mücadele etmek aidat aldıklarınızın alın terini, göz nurunu savunmak durumundasınız. Duyuyoruz ki bu konuda cesaret yükseliyor. Emin olun yanınızdayız, arkanızdayız. Onurlu mücadelenizin destekçisiyiz. Ve bu konuda son sözüm. Sözüme değer veren herkese, sözüme değer veren herkese en kötü sendika sendikasızlıktan iyidir.

Sendikal mücadele emekçilerin hakkını savunabildikleri ve toplamda ülkenin demokrasisinin hak mücadelesi üzerinden doğru tarif edilebildiği bir zemindir. Bunun için tüm işçileri kamuda çalışsın, serbeste çalışsın tüm işçileri özel sektörde çalışsın. Sendikalı olmaya sendikal mücadelenin içinde yer almaya davet ediyorum. Tüm gerçekler ortadayken Erdoğan halen daha yorulmadan, usanmadan hayal satmaya devam ediyor.

"BİR TEK YOLU VAR SEÇİM YILI OLMASIDIR"

Erdoğan halen daha yorulmadan, usanmadan hayal satmaya devam ediyor. Bu sene şunu söyledi: 2026 yılı refah yılı olacak. Erdoğan Erdoğan 2022 yılında herkes hesabını 2023'te %20'ler seviyesine göre yapsın." dedi. Enflasyon %68 olarak gerçekleşti. %20 kim eğer enflasyonu hesap ettiyse %48 Erdoğan'ın kazığını yedi. 2023'te 2024 enflasyonu tek haneli rakamlara göre belirlenecek, tek haneli rakamlara düşecek hesabınızı buna göre yapın." dedi. Enflasyon %44 olarak gerçekleşti. 2024'te 2025'te faizi kesinlikle indireceğiz." dedi. 47,5 olan gösterge faiz şu an %46. Kobiler %70'le kredi kullanıyorlar. Halen daha aynı lafla peynir gemisi yürütmeye süslü laflarla vatandaşın karnını değil ama zihnini doldurmaya çalışıyor. 2024'te Erdoğan'ın ilan ettiği emekli yılında emekliler perişan oldu.

Aile yılı ilan edilen 2025'te boşanma davalarında patlama yaşanıyor. Aileler geçim sıkıntısı yüzünden dağılıyor. Şimdi Erdoğan 2026 yılını refah yılı olarak ilan ediyor. 2026 yılı hem refah yılı olabilir. İnanıyorum. Hem emekli yılı olabilir. Hem emekçilerin yılı olabilir. Hem aile yılı, hem gençlerin yılı olabilir. Bunun bir tane yolu var: seçim yılı olmasıdır. Seçim yılı olmasıdır. Yapılacak ilk seçimler yapılacak ilk seçimler Türkiye'de değişimi gerçekleştirecektir. Türkiye iktidar değiştikten sonra emeklinin de emekçinin de esnafın da çiftçinin de gencin de yaşlının da yüzü gülecektir. O yıl onların yılı gelecek yüzyılda hepimizin Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyetinin 2. yüzyılı olacaktır.

"DENİZ GEZMİŞ VERDİĞİ DESTEĞİN TAM ORTASINDAYIZ"

Maalesef ülkemizin çevresi yangın yeri. Yukarıda Rusya ile Ukrayna Suriye'de istikrarsızlık sürüyor. Filistin'de de Gazze, Filistin'de ve Gazze'de katliamlar sürüyor. Gazze'de 50.000'den fazla sivil öldürüldü. Çoğu kadın ve çocuk. Dünyadan yeterli yaptırım görülmeyince diğer taraftan Türkiye Netanyahu ile iç politikada kullanılacak kadar çok dışarıya duyulmayacak bir ses tonuyla Netanyahu'ya tepki gösterip onunla küçük harflerle konuşup esas onu azdıran, kudurtan Trump'a bir laf söylemeyince. Öyle ya Gazze güzelmiş diyor. Oralara sahil kasabaları, kumarhaneler yapacağım. Filistinlileri de diğer ülkelere dağıtacağım. Bunu, bunu normal şartlarda birisi gazetesinin köşesinde yazsa Türkiye'nin ayağa kalkması o ülkeye tepki göstermesi, soykırım ve techiri kınaması, bunun bir insanlık suçu olduğunu, bunun fikir özgürlüğüne dahi giremeyeceğini söylemesi lazım.

Trump gözünün içine baka baka Erdoğan'ın soykırıma susuyor. Tehciri oradaki Filistinlileri oradan sürmeyi oralara kumarhane yapmayı, İsrail'in tapulu malı yapmayı önündeki hidrokarbon yataklarını denizdeki Avrupa'ya 100 yıl yatıyor. 100 yıl. Oralara çökmeyi planlamış, programlamış bizimkiler de sus pus oturuyor. Biz buna karşı geçtiğimiz pazar günü Sayın Genel Başkan Ahmet'in davetiyle Saadet Partisi önderliğinde bir mitingde sesimizi yükselttik. O mitingdeki talepler, o mitingdeki yaklaşımlar mitinge katılanlar tarafından ve mitingi takip edenler tarafından büyük bir umutla karşılandı. Çünkü Filistin'in bizden beklediği budur. Ben orada söylediğim bir cümleyi tekrar edeyim. Biz Filistin meselesini partimizin temel meselesi olarak görürüz. Biz rahmetli Bülent Ecevit'in Arafat'ın arkasında durduğu yerdeyiz. Biz Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Filistin Kurtuluş Örgütü'ne verdiği desteğin tam orasındayız.

"SİZ FİLİSTİN MESELESİNDE NEREDESİNİZ"

Siz Filistin meselesinde neredesiniz? Trump Filistin'i boşaltırken neredesiniz? Oraları kumarhane yaparken neredesiniz? Önündeki hidrokarbon yataklarına, doğalgaza çökerken neredesiniz? Suriye'de kafasına göre bir taksimle bir planlamayla kimselerin bilmediği tali bir göreve razı olmanızın bugün de İsrail'in İran'ı vurması karşısında Trump'a ağzınızı açamayışınızın sebebi ne? Neyi takas ediyorsunuz? Türkiye'nin hangi menfaatleriyle hangi şahsi menfaatleri takas ediyorsunuz? 19 Mart darbesinden önce ABD'yi arayıp Türkiye'nin seçilmiş belediye başkanlarına gelecekteki bütün anketlerde seni yendiği belli olan geleceğin Cumhurbaşkanı adayımıza geleceğin iktidarına darbe yapmanın karşısında bu pozisyonu mu tutuyorsunuz?

"YAZIKLAR OLSUN"

Yazıklar olsun. Ha değilse duymak isteriz böyle değilse. Çevrede bunlar olurken elbette Türkiye güçlü olmalıdır. Lafa gelince iç cepheyi tahkim etmekten bahsedenlere sesleniyorum. İç cepheyi tahkim edelim. İç cephe elbette güçlü olsun. İçeride dışarıda bu ülkenin menfaatleri, bu ülkede yaşayan insanların menfaatleri ortak. Artık iç barışımızı tehdit eden her şey ülke için güvenlik sorunu. Toplumsal barışı sağlamadan bir bütün olarak mücadele etmek imkan dahilinde değil. Onun için öyle değil mi ya? Eğri oturup doğru konuşalım. Eleştirdiğim için falan da söylemiyorum. Birbiriyle didişmenin, 50 yıllık sorunları çözmemenin, bütün ekonominin en büyük giderlerini silahlanmaya, terörle mücadeleye ayırmanın her gün şehitlerin gelmesinin, anaların gözyaşı akmasının bu ülkeye bir faydası yok. Sayın Bahçeli deme gitti el sıktı. Dün neler neler söylediği partiye biz sade selam veriyoruz diye terörist ilan ettiği bize karşı bambaşka bir tutumda.

Ne için gerekçelendiriyor? İç cepheyi güçlendirelim. Birbirimizden çatışmayalım. Birbirimizden kavga etmeyelim. Peki bunu yapmak için demokrasiye dönmek, hukuka dönmek gerekmeyecek mi? Böyle bir dönemde iktidar ne yapıyor? Demokrasiyi zedeleyerek iç barışımızı tehdit ediyor. Siyasi rakiplerine darbe yaparak Türkiye'yi zayıflatıyor. Zorda olan ekonomimizi sırf kendi siyasi çıkarları için 60 milyar dolar ilk elden yan etkileriyle birlikte 110 milyar dolar zarara uğratmış bile şimdiden.

"TÜRKİYE'Yİ KABUSTAN UYANDIRMAK LAZIM"

Türkiye'yi bu kabustan uyandırmak lazımdır. Bunun için buradan hem Erdoğan'a hem Bahçeli'ye sesleniyorum. İç cepheyi tahkim etmek 50 yıldır süren son dönemde en zayıf hallerinden birini yaşayan terör örgütünü silah bırakmaya ikna etmek ve bundan sonrası için olumlu adımlar atmaksa evet bu iç cepheyi tahkim edecekse hep beraber edelim. Ama bunun yanında ülkenin kurucu partisini, bunun yanında son seçimlerde belediyelerin %65'ini, ekonomik açıdan %80'ini alan partiyi şu andaki anketlerde AK Parti'den 7 puan önde olan Cumhuriyet Halk Partisi'ni cezaevlerinde mahkeme salonlarında belediye başkanlarının çocuklarıyla, babalarıyla, eşleriyle gencecik bürokratları küçücük evlatlarıyla tehdit ederek iç barışı sağlayamazsınız. Bunun Türkiye'ye hiçbir faydası yoktur.

"YA AKLINIZI BAŞINIZA ALACAKSINIZ YA ONU BİZ GETİRECEĞİZ"

19 Mart darbesinin üzerinden tam 90 gün geçti. Arkadaşlarımız dünya kadar iftiraya rağmen bir kuruşu bile ispatlanamayan bir yolsuzluk iddiası ile içeride tutuluyorlar. Her gün televizyonlarda kendilerinin, yakınlarının, ailelerinin haysiyetiyle oynanıyor. Tıpkı gözaltında günlerce tutuluyorlar. Çağırıldıklarında gidecekleri bir Emniyet Müdürlüğü'ne apar topar sabahın köründe tıkılıyorlar. 4 gün tutuluyorlar. Kimi bırakılıyor. 3 gün sonra bir daha alıp 4 gün daha aynı işkenceye tabi tutuluyor. Silivri'de zindanlarda yüksek güvenlikli cezaevlerinde terör örgütünün, suç örgütlerinin başıymışcasına tecritte tutuluyorlar. İçlerinden çocuğu olanlar çocuklarıyla tehdit ediliyor.

Gel şuraya imza at çocuğuna kavuş. Yoksa 20 yıl göremezsin. Birbirlerine düşürmek için yalanlar, iftiralar söyleniyor. Hangisinin annesi yola gidemeyecekse 500 kilometre öteye o arkadaşımız yollanıyor. Hangisinin evladı, eşi ona ulaşamayacaksa 400 kilometre öteye yollanıyorlar. 50 kişiliğin yatması gereken koğuşlarda 80 kişinin kaldığı yer yatağında nöbetleşe yatıldığı kendine ait yataklarının olmadığı koğuşlarda tutulup sonra kızla geri çağırılıp oraya mı gidersin evine mi gidersin. Bence sen bu iftira metnine imza atarsın diyorlar. Böyle bir zulüm varken böyle bir zulüm varken Cumhuriyet Halk Partisi kendi doğrularından sapmadan kendi tutarlılığını terk etmeden ama asla mücadeleyi bırakmadan ve bu Tayyip Erdoğan'ın iç cepheyi güçlendirmek lazım. Çatışmamak lazım derken bir yandan da bu bu zulme asla ve asla sessiz kalmayacaktır. Mücadelemizi sonuna kadar meydan meydan miting miting, eylem eylem sürdüreceğiz. Ya aklınızı başınıza alacaksınız ya onu biz aklınıza getireceğiz.

ÜMİT ÖZDAĞ TAHLİYE EDİLDİ: "HAYIRLI OLSUN"

Bir gözüm Silivri'deki mahkemesindeydi. Geçen mahkemesine katılmıştım. Bugün Mansur Başkan hepimiz adına orada. Biz grup toplantısı için buradaydık. Aylardır büyük bir haksızlıkla Silivri'de tutulan ve bizim de her mitingimizde kendisine destek verdiğimiz sevgili Ümit Özdağ'dan iyi haber var tahliye oldu. Zafer Partisi'ne hayırlı uğurlu olsun. Bunun bunun önemli bir adım olmasını şunu söylemiştim hep. Bir partinin, bir siyasi partinin genel başkanını alıp içeri atamazsınız. Bir siyasi partinin belediye başkanlarını milletin yönetsin diye oy verdiklerini suçu ispatlanmadan asla içeri atamazsınız. Tayyip Erdoğan yıllarca yargılandı ama bir gün gözaltına alınmadı. Yıllarca yargılandı bir gün tutuklu yargılanmadı. Cezası onaylandığında bile evine polis gidip almadı. Cezanız onaylandı buyurun cezaevine teslim oldun dendi. Davulla, zurnayla, konvoyla mitingde gitti teslim oldu. Dün kendisine yapılmayan zulmü bugün genel başkanlara ve belediye başkanlarımıza yapıyor.

TRT'YE ÇAĞRI YAPTI

Bunun için bir kez daha ki Ümit Özdağ'ın kararı bu açıdan önemli bir kazanımdır. Tüm siyasi tutsaklar için hem Selahattin Demirtaş için, hem Ekrem Başkan için, tüm Figen Yüksekdağ için tüm siyasi tutsaklar için, tüm belediye başkanları, meclis üyeleri için tutuksuz yargılanma istiyoruz. Kendimize güvenimiz tam TRT'den canlı yayın istiyoruz.

"GAZİOSMANPAŞA'NIN İRADESİNE ÇÖKTÜNÜZ"

AK Parti Belediye Meclis çoğunluğu elinde olduğu için Gaziosmanpaşa'da geçen bir karardan dolayı başkan içeride. Başkan içeride o belediye meclis grubu kendi içinden bir AK Partiliyi seçiyor belediye başkan vekili diye. Ya düşünün. Gaziosmanpaşa'da millet oturmuş karar vermiş belediye başkanı Hakan demiş. Kendinden önceki AK Partilinin yolladığı AK Partili komisyon üyelerinin onaylayıp meclise yolladığı AK Partili belediye meclis üyelerinin oylarıyla geçmiş bir karardan Hakan'a tutuklama yapıyorlar. Yerine de Gaziosmanpaşa'yı Hakan yönetecek diyor. Hala Hakan belediye başkanı unvanı onda. Maaşının 3te 2'si yatıyor. Vekil seçilecek AK Parti çoğunluğuyla bir AK Partiliyi vekil çıkarıyorlar. Sonra da Sayın Erdoğan arıyor bu kişiyi kahkahalar arasında gülerek tebrik ediyor. Gaziosmanpaşa'yı aldık diyorlar. Siz Gaziosmanpaşa'yı almadınız.

Gaziosmanpaşa'yı Gaziosmanpaşalılar Hakan'a verdi. Siz yamyam gibi gittiniz. Gaziosmanpaşa'nın iradesine çöktünüz.

Şimdi şimdi bütün milletimizin gözünün içine bakarak öyle bir noktadayız ki bizim arkadaşların suçu neymiş? Bu iftiracı adam güya bir iki araba giydirmiş. AK Parti'ye yolladığı gibi bizimkilere yollamış. O araçlar kampanyada kullanılmış. Belediye başkanı suçluymuş içeride. 2019 yılı Ekrem İmamoğlu İBB başkanı olur. Bir envantere bakalım. Araçlarımız kaç taneymiş, neredeymiş der. Sonuç 879 tane İBB aracı İBB'nin kendi ya da kiraladığı araçlar yok. Belediye hizmetinde değil. Nerede bunlar? Okçular Vakfında TÜGVA'da AK Parti'de AK Parti Genel Merkezinde, AK Parti İstanbul İl Başkanlığında, AK Parti'nin İstanbul'daki çeşitli ilçe başkanlıklarında. 879 tane. Bunlardan sadece 59'una bakalım. Her birinin dökümü uzun uzun var.

Bakın gazeteci arkadaşlarıma vereceğim. Birden başlıyor. Plaka 34 NZ 7552. Marka Volkswagen Pasat 2.0. Model 2017, o gün için 2 yıllık araba. Tahsis edilen kurum AK Parti İl Başkanlığı. Tahsis tarihi 28 Mart. Böyle tam 59 tane var. Haydar başkanım bir numara söyle 1'den 59'a. 49 dedi. 49 neymiş? 34 Hakkari Erzurum, Datça, Lodi Marka 2018 model AK Parti İl Başkanlığında. 59 tanesi AK Parti İl Başkanlığında bu araçların. Damatların kızların, oğlanların vakıflarında bolca araç var. Böyle en tepedekiler çoğunlukla kendileri tarafından kullanılıyorlar vakfın başkanı olarak. 879 tane araç.

Örneğin bu araçlardan bir tanesi 343819 Renault Fluence binek oto Tahsis tarihi 2019 7 Şubat AK Parti İl Başkanlığına verilmiş. Ne zaman kullanılacakmış? Seçim süresince yazıyor. Bakın seçim süresince. Belediyenin aracını, belediyenin şirketten kiraladığı aracı AK Parti İl Başkanlığına seçim süresince pek çoğu 18 20 ay boyunca. Bakın Gaziosmanpaşa'nın yeni belediye başkanı var ya 10 yıl boyunca hiç çalışmadan bankamatik memuru olarak İBB'den maaş almış. O da ispatlı. Şimdi buradan Gürlek'e söylüyorum. Sen 2019 öncesine bakmıyorsun ya. Neden? Çünkü adaletin peşinde, suçun peşinde, yolsuzluğun peşinde değilsin. O yüzden bir şey bulamıyorsun. 2019'dan sonra. Sen ismin peşindesin. Ekrem İmamoğlu'nun peşindesin. Suç arasan 2019'un öncesine gitmen lazım.

2019 öncesine gitse Akın Bey ne görecek? Ekrem İmamoğlu'nun gelir gelmez Teftiş Kuruluna bir yazı yazdığını, Teftiş Kurulu'nun 879 arabayı bulamadığını, arayınca bunların kiminin AK Parti Genel Merkezi'nde, kiminin o vakıfta, bu vakıfta AK Parti siyasetine emanet olduğunu görecek. Bir tane bu arabaların bazılarının konu gündeme gelince hemen getirilip bırakıldığını. Bazılarının Teftiş Kurulu'nun raporundan sonra geldiğini ama bazılarının Teftiş Kurulu'nun bakanlığa yazı yazmasından, bakanlığın da aracın peşine düşmesinden bir ay sonra ancak geri geldiğini görecek.

Bunlardan bir tanesi lüks bir araç Opel İnsignia. En lüksü Opel'in. Aynı yöntemle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Soruşturma Raporu Teftiş Kurulu Başkanlığı Sayfa 34. Tahsis tarihi belli. Plakası 34 NZ 2301 Kime tahsis edilmiş? Akın Gürlek'in kendisine arkadaşlar. Akın Gürlek'in kendisine Akın Bey hem de en sonu teslim etmiş arabayı. 34 N Z 2301 plakalı Opel İnsigna arabasına İstanbul Büyükşehir tarafından verilip de bu araca 540 gün boyunca bindiniz mi? Bindin OGS'sini, HGS'sini benzinini şoförünü, bakım masraflarını hepsini İBB karşıladı mı, karşıladı mı? Şimdi seçim döneminde seçim dönemi arıyorsan bak AK Parti'ye verilmiş. Bir müteahhitin bir belediye kampanyasına araç yollamasından belediye başkanı tutukluyorsun.

11 belediye başkanımız tutuklu Bu rezilliğin içinde bizzat kendin varsın. Ondan 2019'un öncesine gitmiyorsun. Şu kadarını söyleyeyim. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerden CHP'li ne il başkanlığına, ne ilçe başkanlığına ne bir başka yere ta 5 yıl önce İstanbul İl Başkanlığına bir araç tahsisliymiş Beşiktaş'tan dediler.

"İNKAR ETSİN, AÇIKLAMAYI BEKLİYORUM, HODRİ MEYDAN!"

Emniyetin kullandığı koruma aracı çıktı. Ondan bile bir siyasiye tahsis çıkmadı. Emniyetin dört şoförünün istediği koruma aracı çıktı. Cumhuriyet Halk Partisi'nde bu işler asla ve asla yaşanmazken AK Parti burasına kadar içinde. İçinde olanlardan bir tanesi de bir araba için belediye başkanı tutuklayan Akın Gürlek.

Buradan devam ediyorum. Akın Gürlek'in 87 yıl boyunca alacağı bütün maaşları harcamayıp biriktirip verse alabileceği bir lüks yat gezdiğini biliyorum. İspatı elimde inkar etmesini bekliyorum. Akın Gürlek'in korunması gereken kültür varlığı olarak geçen Maliye Hazinesine kayıtlı İstanbul öngörünün Boğaziçi bölgesinde imar mevzuatına aykırı ekleri var diye tutanak tutulmuş bir yerin kendisine tahsis edildiğini, aşırı lüks döşendiğini kurşun geçirmez camlarla donatıldığını projede olmayan havuz yapıldığını yakınları, korumaları, şoförleri için kaçak müştemelat inşaatı yapıldığını biliyorum. İnkar etsin açıklamayı bekliyorum. Hodri meydan.

"BİR TANENİZ DIŞARIDA KALMAZ"

Bu kadar açık, bu kadar net tuz kokmuş diyeceğim, tuz kokmamış. Kokmuş bir şeyi tuzun, tuzluğun içine koymuşlar. Tuz diye yutturmaya çalışıyorlar. Tuz diye yutturmaya çalışıyorlar. Buradan, buradan AK Parti'nin vicdan sahibi siyasetçilerine sesleniyorum. Şu kadar vicdanınız varsa... 879 araba partinize tahsis edilmiş. Açıp bakan yok. Seçimde 1,5 ay bir Peugeot Partner kullanılmış diye belediye başkanı görevden alıyorsunuz. Başkanın haberi yok, ilgisi yok. Bu kadar zulüm, bu yaptıklarınızın açtığı yoldan yarın başkası yürür. Bir taneniz dışarıda kalmaz. Bir taneniz dışarıda kalmaz! Bu kadar haksızlık, bu kadar hukuksuzluk, bu kadar vicdansızlık hala hiçbir şey yokmuş gibi yüzümüze bakıyorsunuz ya vallahi bu da bu kadar büyük bir yüzsüzlük. Yazıklar olsun ya.



Sayfa Adresi: http://www.gercekizmir.com/haber/Ozgur-Ozel-Akin-Gurlek-e-meydan-okudu-Ispati-elimde/173290