7 günlük grev çilesine ‘seçime 5 gün kala TİS’ mi neden oldu?’ Soyer yanıtladı!

21 Haziran 2025 Cumartesi   08:38

Efe Can TAN/GERÇEKİZMİR - İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden İZELMAN ve İZENERJİ'de TİS görüşmelerinden uzlaşma çıkmaması sonucu DİSK Genel İş Sendikası’nda örgütlü yaklaşık 23 bin işçi 29 Mayıs'ta greve çıkmış 4 Haziran’a kadar süren iş bırakma süreci İzmir’de ana arterlerde çöplerin toplanmaması ve toplu ulaşımda aksamaların yaşanmasına yol açmıştı. 

Süreç boyunca DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası benzer işlerde çalışan, TÜRK-İş’e bağlı Belediye-İş’te örgütlü işçilerin aldığı ücretleri talep etti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ise belediye bütçesinin söz konusu ücretleri vermeye müsaade etmediğini belirtirken, önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i 31 Mart 2024 seçimlerinden 5 gün önce Belediye-İş ile imzaladığı sözleşme nedeniyle ‘sorumsuzlukla’ suçlamıştı. Tugay İZSU, İZDOĞA, İZBETON ve İZULAŞ’ta örgütlü Belediye-İş ile imzalanan sözleşmeyi yargıya da taşıdı.

Söz konusu sözleşmedeki zam oranı ve iki maddenin geri çekilmesi hakkındaki tartışmalar toplu işten çıkarmaların gölgesinde devam ederken eski Başkan Tunç Soyer’in ‘Başka Bir Dünya Mümkün’ adlı kitabı imza günü ile birlikte okuyucuları ile buluştu. Soyer kitabında 7 günlük grev süreci, seçime 5 gün kala imzalanan TİS ve hakkındaki iddialar ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Soyer sürece kitabında ayırdığı bölümde kendi hakkındaki üç iddiaya yanıt verirken, değerlendirmelerde de bulundu.

Soyer’in grev ve TİS ile ilgili açıklamalarda bulunduğu bölüm şu şekilde:

29 Mayıs - 4 Haziran 2025 tarihleri arasında 7 gün boyunca, 23 bin belediye çalışanının katıldığı, İzmir tarihinin en büyük grevlerinden biri yaşandı. Ne yazık ki bu 7 gün İzmirlilerin hafızasında hiç olumlu izler bırakmadı.

Sonuçta kim kazandı, ne oldu sorularının cevabını ilerleyen zamanlarda daha iyi anlayacağız. Ancak bu 7 günde birçok yalan yanlış iddia ortaya atıldı. Bunlardan 3 tanesini ve bir iki değerlendirmemi sizlerle paylaşmak istiyorum.

1. Giderayak belediyeye binlerce insan doldurduğum iddiası

Ülke ekonomisi pandemi, deprem gibi afetlerle daha da kötüye giderken, tüm işletmeler küçülürken ve özellikle CHP'li belediyeler üzerindeki baskı artarken elbette belediye bütçesi ile personel giderleri arasındaki dengeyi her zaman koruduk.

Rakamlarla ortaya koymak gerekirse:

İzBB bünyesinde çalışan kişi sayısı "İzsu. Eshot, şirketler dahil toplam

2014 - 20.142

2019 - 27.271

2024 - 33.465

Mart 2014 - Mart 2019 yılları arasında İzBB bünyesinde toplam çalışan kişi sayısı 7.129 artmış, 2019 - 2024 yılları arasında, 5 yıllık görev sürem içinde ise çalışan sayısı toplam 6.494 kişi artmıştır. (Son 300 kişi Mart 2024 içinde işe alınmıştır.)

Büyükşehir bünyesinde açtığımız 100. Yıl Bayındır Süt Fabrikası, Şaşal Su Fabrikası, İzDönüşüm Geri Dönüşüm Tesisi, Ödemiş Et Entegre Tesisi gibi işletmeler, sayısını üç kat arttırdığımız fuarlar, alınan 700'ün üzerinde otobüs, metro ağının genişlemesi, hizmete alınan tramvaylar, masal evleri, halkın bakkalları gibi yeni hizmet noktaları yeni istihdamların kapısını açtı.

Bununla birlikte, İzBB 2023 yılı bütçe gerçekleşmelerine göre, tüm çalışanların personel gideri olarak payını 2023 sonu itibariyle %28'de tutmayı başardık. Bu oran, görev sürem tamamlandığında da yasal sınır olan %30'un altında kalmıştı. Kaldı ki Türkiye'de bu oranın altındaki belediyeler parmakla gösterilecek kadar azdır.

2. Belediyeye İzmirli olmayanları doldurduğum iddiası.

Bu ayrımcı ve cevaplamaktan dahi utandığım iddia, işe alırken hiçbir şekilde nereli olduğuna bakmadığım işçilerimizle ilgili bir bilgiyi paylaşma zorunluluğu doğurdu.

Göreve başladığımda da 5 yıl sonunda da belediyede çalışan işçilerin %54 civarı İzmirli, %16 civarı Manisalıydı. Gerisi çok daha küçük oranlarla Türkiye'nin diğer şehirlerindendi. Örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesinde çalışan Tuncelili oranı %2'ydi.

3. 31 Mart’tan 5 gün önce yaptığımız TİS’in 7 günlük o grevin müsebbibi olduğu iddiası.

TÜİK verilerine göre Mart 2024 yıllık enflasyon oranı %68.5. TİS ile verdiğimiz zam ise %67 idi. O günün koşullarında işçimizi enflasyona ezdirmedik, belediyemizi de zor duruma düşürmedik. Çünkü personel giderlerimizin toplam bütçenin içindeki payını yasal sınır olan %30'un altında tuttuk. Bu süreci bireysel değil 7 gün sonunda teşekkür edilen SODEMSEN ile yürüttük. Yeni gelecek belediye yönetiminin talep ve beklentisini de gözettiğimiz için bunu imzaladık. Bu güzel şehrin güzel insanlarına hizmet eden emekçilerin yüzü gülsün, işlerine daha çok sahip çıksınlar, daha güzel hizmet etsinler diye hep elimden geleni yaptım. Hepsine helal-i hoş olsun. Kamu menfaati bazen rakamlarla ifade edilemeyecek değerlerde ortaya çıkar. Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi gibi bilir. Belediyeyi zora düşüren şey bu TİS değil. Hükümet'in silkeleme politikası nedeniyle ödeneklerinden milyarlarca liranın kesilmesidir.

Burada iki hususa daha değinmek istiyorum.

Sendikalı işçinin asgari ücretli ya da çok düşük ücretli çalışanlara göre daha yüksek ücret alması ilk bakışta adalet-siz görülebilir ancak düşük ücretli çalışanların bir gün, daha yüksek ücretler alabilmesi biraz da o sendikal hak mücadelesinin başarısında gizlidir. Sendikalı işçiler sefalette değil refahta eşitlik arayışındadır. Türkiye'nin bugün içine düştüğü durum bir sosyal enkazdır. Maalesef Türkiye'de sendikalı işçiler bile yoksulluk sınırının altında hayastlarını idame ettirmeye gayret etmektedirler. Bu enkazın sorumlusu ne zam talepleri reddedildiği için greve giden sendikalar ne de belediyelerdir. Sorumlu, bu memleketin kaynaklarını adil paylaştırmayan. zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan sistemdir Çözümün en önemli anahtarlarından biri ise sendikal hak mücadelesinin güçlenmesi ve daha sağlam temellere oturmasındadır.

Ne yazık ki mühendisler, doktorlar genel olarak üniversitelerde çok dirsek çürütmüş insanlar da bu sosyal enkazın altında kalmışlardır. Dilerim sendikal hak mücadelesi Türkiye'nin "beyaz yakalıları" denilen tüm bu eğitimli insanları da kapsayacak şekilde genişler.

Greve tepki gösterenlerin bir bölümü, işçiler daha çok zam alırsa pastadan alacakları payın küçüleceğini sandı. Oysa pastanın büyük kısmı zaten bir avuç zengine gidiyor. O nedenle, verilen küçücük payın paylaşım kavgasının değil, hak edilen ve esirgenen gerçek payın alınması mücadelesinin verilmesi gerekir.

Özetle düşük ücretle çalışan da hiç hak etmediği ücretle-re maruz kalan beyaz yakalılar da sendikalaşmalı, sendikal hak arayışı için örgütlenmelidirler. Sendikal hak mücadelesi ise, ücret sendikacılığına dönüştürülmemeli, adil refah bölüşümü için hak mücadelesi olarak büyütülmelidir. Bunun yolu da alın terinin karşılığını alamayan tüm emekçilerin dayanışmasını güçlendirmekten geçer.

Hesap sorulması gereken bu hükümettir.

İşçisi, işvereni fark etmez; kimse asla unutmamalıdır ki dünya demokrasiden uzaklaşırken, iktidar ülkede baskılarını artırırken dayanışmamızı büyütmek ve birbirimize sahip çık-maktan başka çaremiz yoktur. Çünkü hepimiz topyekûn bu enkazın mağdurlarıyız. El ele vererek hep birlikte bu enkazın altından kalkacağız.



Sayfa Adresi: http://www.gercekizmir.com/haber/7-gunluk-grev-cilesine-secime-5-gun-kala-TIS-mi-neden-oldu-Soyer-yanitladi/173528