GERÇEKİZMİR - İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki İZBETON'a yönelik operasyonun ardından 'kooperatiflerdeki usulsüzlüklere' yönelik soruşturma kapsamında eski Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu'nun da aralarında bulunduğu 65 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı. Sanıklar için 3 yıl ile 45 yıl arasında değişen hapis cezaları talep edilmişti. Soyer, sosyal medya hesabından yeni bir cezaevi günlüğü paylaşırken, hazırlanan iddianamede hakkında 45 yıl hapis cezası istenmesini gündeme getirdi. Soyer'in sosyal medya hesabından paylaşımı şöyle; "Cezaevi Günlüğü Değerli dostlar, O kadar ömrüm kalmadı..! Müebbet istese o kadar yatmazdım. :)) Sizinle tutuklanmam hakkındaki düşüncelerimi paylaşmıştım. İddianame hakkındaki fikirlerimi de daha sonra paylaşacağım. Bugün, size, hızla akan gündem içinde, olması gereken ilgiyi bulamayan iki haberden söz etmek istiyorum. Birincisi “Toprağa küstürdüler” başlığını taşıyor. İnsanın tüyleri diken diken oluyor. Bitmiyor, “Ticaret Bakanlığı, piyasa işleyişini bozacak eylemlere karşı en ağır yaptırımlar uygulanacaktır.” buyuruyor. Ürünü toprakta kalan tek üreticiler S.Ç. ve S.E. değil elbette. Bu ülkede uygulanan tarım politikaları, ithalatı teşvik ederek, ithal edilen ürünlere vergi indirimi getirerek, ithalat yapılan ülkelerin üreticilerini destekliyor ve kendi üreticimiz, ithalat yapılan ülkenin üreticisinin haksız rekabetine maruz kalıyor. Enflasyon, üretim girdilerindeki yüksek artışlar, küçük üreticinin belini bükerken, üretici maliyetini bile karşılayamayacak bir bedelle ürününü satamadığı için ürün tarlada kalıyor. Bakanlık, bu iki üreticinin karpuzları yere fırlatmasının “Piyasa”yı bozduğuna hükmettiğine göre, hali hazırda Piyasa’nın işlediğini düşünüyor. Oysa; üreticinin mağduriyeti, ürettiğini satamaması, kendisine zarar verecek noktaya gelmesi, isyan etmesi, piyasanın son derece bozuk olduğunu gösterirken, bir de üstelik üreticilerin cezalandırılması hak mıdır? Emek harcadığı, para harcadığı, büyütmek için vakit harcadığı ürünü satamamak, çoluk çocuğunun nafakasını çıkartamamak hangi insanı öfkelendirmez? Bu öfke, bu isyan hangi piyasayı bozar? El insaf..! O iki üreticiye ceza yazmak hangi vicdana sığar? Üreticinin toprağa küsmesi, üretimden vazgeçmesi, toplumun tüm fertlerine bedel ödetmek değil midir? Tarım ve Orman Bakanlığı bu sorunu çözmeyecekse ne iş yapar? Daha böyle çok soru sorulabilir, ama dilerim öncelikle S.Ç. ve S.E.’nin cezalandırılmasından vazgeçilir ve dertlerine derman bulunur. İkinci konu; Turizm Bakanlığı’nın sektörde çalışan işçilerin 6 gün çalışmaya karşılık 1 gün dinlenme hakkını ortadan kaldırması ve 10 günden sonra 1 gün izin kullanma şeklinde işveren lehine değiştirilmesi haberi. 14 Temmuz 2025’de yürürlüğe giren kanun iş hukukuna istisna getiriyor ve emek mücadelesinin 101 yıl önceki kazanımı ortadan kaldırıyor. 1 Mayıs 1923’te talep edilen “hafta tatili” hakkı, 1924’te kanuna kavuşuyor. 1956’da yani 69 yıl önce ise işçinin hafta tatili için 1 gün tutarında yevmiyeyle ücretlendirilmesine ilişkin kanun çıkartılıyor. Dünya Eşitsizlik Endeksine göre ülkenin refah payının yükünü, işçiler taşırken, Türkiye’de en zengin %1’lik kesim, üretilen refahın %42’sini alıyor. Demek ki bu büyük adaletsizlik bile zenginleri tatmin etmeye yetmiyor ve işçinin emeği ve alın teri üzerinden elde ettikleri refahı daha da büyütmek istiyorlar. Zaten çoğunluğu güvencesiz olan işçiler sanki fiili koşulların ağırlığı, adaletsizliği ve hukuk dışı çalışma koşulları yetmezmiş gibi, 100 yıl önce kazandıkları haklarının geri alınması ile karşı karşıyalar. Bugün turizm işçileri için getirilen bu istisnai düzenlemenin farklı sektörler için de getirilip getirilmeyeceği ise şu an için belirsiz. Tıpkı 2 karpuz üreticisi gibi, turizm işçilerinin de susmaları, bu tabloya rıza göstermeleri bekleniyor. Sistem sadece çok zenginlerin zenginliklerini daha da arttırmaları ile ilgileniyor. “Piyasa” onların menfaatleri ve sınır tanımayan talepleri ile şekilleniyor. Hem Tarım hem de Turizm Bakanlıkları, sektörlerinin emekçilerinin – üreticilerinin sorunlarını umursamıyor. Hiç kimse endişe etmesin; sadece bu iki haber bile, yönetenlerin, yönetebilmek için nelere tevessül ettiklerini, nelere tenezzül ettiklerini ve aslında artık eskisi gibi yönetemediklerini gösteriyor. Güzel günler yakın..!
19 Temmuz 2025
Sayın Savcı hakkımızdaki iddianameyi tamamlamış, 45 yıl hapis cezasına çarptırılmamı talep etmiş.
Ama bir hukukçu olarak bunları hakketmediğimi biliyorum.
Üstelik adaletin vicdanı mutlaka çalışır.
“Tüccarın eline terkedilen Sakarya – Geyveli’de iki karpuz üreticisi, mahsulün para etmemesine tepki göstererek bir römork dolusu karpuzu yere fırlattı. Ticaret Bakanlığı, karpuzları yere atarak eylem yapan iki çiftçi hakkında işlem başlattığını duyurdu. Kişi başına 1 milyon 400 bin lira ile 17 milyon 200 bin lira arasında değişen idari para cezası istendi.” deniliyor haberde.
Sağlıcakla kalın…"