GERÇEKİZMİR - Eski YARSAV Başkan Yardımcısı, önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili ve CHP İzmir İl Hukuk Komisyonu Başkanı Murat Aydın 30 Haziran’da görülecek CHP’nin 38. Olağan Kurultayı ile ilgili dava hakkında açıklamalarda bulundu.
Aydın detaylı açıklamasında şunları kaydetti:
CHP KURULTAYI İPTAL EDİLEMEZ.
GÖRÜLEN DAVANIN HUKUKİ YÖNÜ YOKTUR.
Bir süredir Cumhuriyet Halk Partisi’nin 38. Olağan Kurultayı’nın mutlak butlan nedeniyle iptaline ilişkin dava etrafında birçok tartışma ve açıklama yapılıyor. Hem bir hukukçu hem de bir CHP’li olarak konuya dair hukuki ve siyasi değerlendirmelerimi paylaşmak isterim.
A. Kurultay hakkında açılan davaya yönelik hukuki değerlendirmem şöyledir:
1. Öncelikle ve açıkça belirtmek gerekir ki görülen davanın hukuki bir yönü yoktur. Esasen böyle bir davayı hukuk zemininde tartışmak hukuk bilimine hakaret sayılmalıdır.
2. Siyasi partilerin iç seçimleri seçim kurullarının, seçim hâkimlerini denetiminde ve yönetiminde yapılır. Seçim Hukukuna ilişkin verilmiş onlarca kararda dile getirildiği üzere, seçim iş ve işlemlerine ilişkin itirazlar ilçe ve il seçim kurulları ile Yüksek Seçim Kurulu’na yapılır. Bu merciler tarafından verilen kararlar kesindir ve bu kararların adli ya da idari yargı ve hatta Anayasa yargısı tarafından irdelenip değiştirilmesi mümkün değildir. Aksi durum, yapılan her seçimin bitmek bilmeyen yargı süreçlerine sokulması anlamına gelir ki böyle bir belirsizlik ortamı demokratik hayatı tümüyle kilitler.
Dolayısıyla bir siyasi partinin olağan kurultayı/büyük kongresi sonucunda verilen, ilçe seçim kurulunca onaylanan, il seçim kurulu ve YSK süreçlerinden geçen ya da itiraz olmadığı için buralara hiç gitmeyen kararlarının asliye hukuk mahkemesi nezdinde tartışılmasının hukuki karşılığı yoktur.
3. Görülen davanın 30 Haziran’da yapılacak duruşmasında karar verilmesi ihtimali görmüyorum. Zira hem aşağıda açıkladığım üzere davanın devam etmesi siyasi iktidarın amaçlarına hizmet etmekte hem de yargılama dosyasında eksiklikler bulunmakta olduğundan mahkemenin dava hakkında karar vermeyeceğini ve duruşmayı ileri bir tarihe erteleyeceğini düşünmekteyim.
4. Yapılacak duruşmada karar verilmesi durumunda da yargılama süreci devam edecektir. Zira tüzel kişi olan siyasi parti ve o partinin organları hakkında verilecek karar kesinleşmeden icra edilemeyecektir. Bu nedenle verilecek karar sonrasında da mevcut yönetim göreve devam edecek, istinaf ve temyiz süreçlerinde dosyanın karara bağlanması beklenecek, böylece davanın açık ve sürüncemede kalmasının yarattığı siyasi tartışmalar devam edecektir.
5. Hiçbir şekilde iptal kararı verilmesi mümkün olmasa da çok sorulup çok konuşulduğu için iptal kararı durumunda önceki yönetimin göreve gelip gelmeyeceği hususunda da birkaç söz etmek isterim.
Tüzel kişilerin yönetim organları gerek görev süresini doldurduğu için gerekse de kendi aldıkları karar gereği seçimli genel kurul/kongre/kurultay kararı aldığında görevlerini tamamlarlar.
Yapılan kurultayda Divan Kurulu’nun seçilmesi ile partinin yönetimi divan kuruluna geçer. Daha sonra kurultay başlar, gündemde yazılı olduğu üzere konuşmalar yapılıp kararlar alındıktan sonra organların seçimine geçildiğinde divan kurulu yerini ilçe seçim kuruluna bırakır. Seçim iş ve işlemleri doğrudan seçim kurulu tarafından yapılır ve seçim sonuçları ilan edilerek seçilenlere mazbataları verilir.
Görülmekte olan davada; kurultay çağrısına, kurultayın gündemine, toplanma biçimine, delegelere ve delegelerin seçimine, divan kurulunun oluşumuna ilişkin bir itiraz ya da dava yoktur. Dava, oy verme aşamasına ilişkin olarak açılmış, kimi oy verenlerin (delegelerin) oy verme saikleri hakkında iddialar ileri sürülmüştür.
Bir an için bu iddiaların kabul edilip seçim işleminin iptal edildiği düşünülse bile eski yönetim göreve gelemez. Zira önceki yönetim kendi aldığı kararla Kurultay’a gitmiş, Kurultay divanı usulüne uygun şekilde oluşunca görevi sona ermiştir. Yani önceki yönetimin görevine son veren irade kurultay delegelerinin iradesi değil kendi aldığı seçimli kurultay kararı ve bu kurultayda divan kurulunun oluşumuna ilişkin oylamadır. CHP 38. Kurultay’ında divan kurulu oy birliği ile belirlenmiştir.
Kurultay’da yapılan seçimin iptal edilmesi durumunda ortada iki seçenek vardır. Ya oy verme aşaması öncesine geçilerek Kurultay Divanı göreve (yönetim kayyumu olarak) gelecektir ya da Mahkeme yönetim kayyumu atayacaktır. Her iki durumda da görevi devralacakların sadece iki görevi vardır. Bunlar, Partinin günlük idari işlerini ve ödemeleri yapmak (ki önemli tasarruflarda, örneğin taşınmaz alım satımında bulunma, il veya ilçe kongrelerini toplama gibi yetkileri yoktur.) ve ilan ve çağrı sürelerinin gerektirdiği mümkün olan en kısa sürede olağanüstü kurultayı, mevcut delegelerle toplamak.
Bir siyasi partinin görev süresi sona ermiş önceki yönetiminin, kurultayda seçilen yönetim görevden alındığı için göreve gelmesi gibi bir uygulama şimdiye kadar olmamıştır ve olmayacaktır.
B. Kurultay hakkında açılan davaya yönelik siyasi değerlendirmem şöyledir:
1. Görülen dava, yerel seçim sonrasında gerileyen siyasi iktidarın, toplumsal muhalefeti örgütleme konusunda önemli mesafe alan CHP’yi yavaşlatmak için kullandığı bir araç durumundadır.
2. Görülen dava, CHP içindeki tartışmaların diri kalmasını, önceki yönetim ile yeni yönetim arasındaki gerilimin yüksek halde tutulmasını sağlamaktadır. Gerek partiye yönelik gerek önceki yöneticilere gerekse de şimdiki yöneticilere yönelik saldırılarda ortak bir tutum alınamamakta, gereken karşı çıkış Parti bütünlüğü içinde verilememektedir. Kimi partililerin tavrı, ortaya çıkan duruma göre değil önceki ve yeni yönetime karşı ya da yakın duruşlarına göre belirlenmektedir. Bu durum partinin ve parti örgütünün olaylara karşı gösterdiği refleksi ve tepkiyi zayıflatmaktadır.
CHP’nin son dönemde ortaya koyduğu aktif saha siyasetini zayıflatmak isteyen siyasi iktidar, bu durumun yarattığı avantajı mümkün olduğunca kullanabilmek için davanın sürüncemede kalmasını, böylece CHP içindeki tartışmaların devam etmesini istemektedir.
3. CHP içindeki tartışmalar ve açıklamalar, görülen dava üzerinde (şimdi benim de yaptığım gibi) açıklamalar gündemi saptırmakta, Partiyi kendi iç sorunları ile uğraşan bir yapı gibi göstermektedir. Bitmek bilmeyen açıklamalar ve görüşler asıl sorunları perdelemekte, mücadele gücünü zayıflatmaktadır.
4. Davaya dair her açıklama, dava sonucunda verilecek karar konusunda zihni bir hazırlık ve alışma sonucu doğurmaktadır. Toplumda bu yönde beklenti oluşturmaktadır.
5. Siyasi iktidar temel iletişim aracı olarak, topluma “Her şeyi yapmaya muktedir” görüntüsü verme yolunu tercih etmiştir. Açıkça hukuksuz, hatta eziyet niteliğindeki eylemleri büyük bir açıklıkla yapmasının bir gerekçesi de budur.
Toplumun “mağduru sevdiği”, iktidarın bu yaptıklarının son tahlilde muhalefete yarayacağı düşünceleri kanımca hatalıdır. Zira toplumlar, özellikle zor zamanlarda, mağduru, zayıfı ya da kendisi gibi ezileni değil; güçlüyü, her dediğini yapabileni ve hatta baskıcı olanı tercih eder. Kendisi gibi ezileni değil, kendisinden gördüğü ama güçlü olduğunu anladığı kişiyi tercih eder.
Siyasi iktidar bu yöndeki algısını güçlendirmeye çalışmakta, Cumhuriyetin kurucu partisine bile dokunabileceğini göstermeyi istemektedir. Güçlü ve popülist liderlik, dokunulmazlık, yenilmezlik algısını güçlendirmeye çalışmaktadır.
NE YAPMALI?
1. Siyasi iktidarın amaçları da yöntemleri de herkesin malumudur. Bu amaç ve yöntemleri değiştirmeyeceği hatta yöntemlerini daha da ağırlaştıracağı da açıktır. İçinden geçmekte olduğumuz zor günler daha da zor günlerin geleceğinin habercisidir. O halde sorunun çözümü siyasi iktidarın ne yapacağında değil toplumsal ve siyasal muhalefetin özellikle de ana muhalefet partisi ve son seçimlerin birinci partisi olması nedeniyle CHP’nin ne yapacağıdır.
2. Görülen dava ne olursa olsun, ne denirse densin bu davanın hukuki zeminde olmadığı defaten vurgulanmalıdır.
3. CHP’nin bütün unsurları bu dava ile yapılmak istenilen şeye, sonuca karşı çıkmalıdır. Olası sonuçlardan kimileri kısa vadeli kazançlar elde edecek olsa da önce CHP sonra tüm toplum olarak hepimizin kaybeden olacağı hatta siyasi iktidarın kendisinin dahi uzun vadede kaybeden olacağı unutulmamalıdır.
4. Hukuki olmayan, siyasi saiklerle açılan ve devam eden bir davada, davanın sonucunu beklemek “yargı süreçlerini izlemek” yetinilmesi gereken davranış değildir. CHP mahkeme kararıyla kurulan değil mahkemelerin de içinde olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran partidir. Bu tarihsel durumun verdiği özgüven sözde değil eylemde de kendisini göstermeli, kimse yılgınlığa düşmemelidir.
5. Karşı karşıya olunan durum sadece önceki yönetim ile mevcut yönetim arasındaki gerilim olarak nitelenemez ve böyle bir niteleme üzerinden saf tutulamaz. Saf tutulacak yer CHP’nin kendisidir, örgütüdür, temsil ettiği değerlerdir.
Önceki ya da mevcut yönetim üzerinden kendisini tarif edenler değil CHP üzerinden kendisini tarif edenler öne çıkmalı, CHP’nin varlığına yönelik bu saldırı topyekûn mücadele ile savuşturulmalıdır.
Tüm bunları yapacak kudret, azim ve kararlılık Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihinde mevcuttur.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
|||||
|
|
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |